Yaratıcılığın Paketlendiği Dokuz Kutu
Yaratıcılık öyle bir şeydir ki herkeste bulunmaz, herkeste bulunsa bile bazen çok nazlıdır, onu ortaya çıkarmak zorlaşabilir tabii bunların bazı etmenleri vardır. Çocukluktan beri yaşadığımız olaylar, aile yaşantısı, eğitim hayatımız ve zamanla çevremizden gelen baskılar, ailemizin olumsuz tutumları, okuldaki öğretmenimizin diğer öğrencilerden sıyrılmaya çalıştıkça bizi tektipleştirmesi vs. gibi yaşadığımız psikolojik etkenlerden dolayı yaratıcılığımız törpülenir ve bir kutuya hapsolur. Biz de sizlere o içinde yaratıcılık olan kutuları açıklayacağız.
Kutularınızın hep açık olması dileğiyle...
1. Zaman kısıtlaması
Zaman kısıtlaması, pek çok insanın kendisini sınırlamakta kullandığı bir tuzak konumunda. Zaman darlığı kavramı yaratıcılığın oluşması için gerekli olan süre ile ters düşüyor. Bu, herhangi bir problemin çözülmesi için ihtiyaç duyulan süre için de geçerli. “Zamanım yok!” cümlesi, sıkça kullanılan ve insanların sorunlardan kaçmalarını sağlayan bir mazeret. Ancak kullanılan mazeretler sorunu çözümek yerine, belli bir zaman sonra birikmiş ve büyümüş bir şekilde kişinin önüne getiriyor. Bu doğrultuda zaman yaratırken de problem çözüyormuş gibi yaratıcı olmak gerekiyor.
2. Çevredeki bulanıklık
Bireyin çevresinde gelişen olaylar, zihinlerin bulanmasına sebep oluyor. Eğer içinde bulunulan ortamın yaratıcılıktan uzak olduğu düşünülüyorsa, kişinin yaratıcılığını daha sık ve farklı yönlerde kullanması gerekiyor. Yaratıcılığı kısıtlayan etkenler arasında gürültülü bir ortamı, kişisel dokunulmazlığa yapılan müdahaleleri, dış dünyaya açılmak konusunda karşılaşılan sınırlamaları ve yapılanın karşılığının alınmamasını saymak mümkün. Böyle durumlarda kişinin içindeki yaratıcılık kaynağına ulaşması için farklı yollar aramak zorunda olduğu ortada.
3. Risk içeren alanlar
İnsanoğlu hayatında risk içeren alanlara yaklaştığında kendi kendini bilinçsiz bir şekilde uyarıyor; riskten uzak kalmaya çalışıyor. Kendilerini bu kutu içine hapsetmiş insanlar, yaratıcılığı garip ve akla uygun olmayan fikirlerin ortaya çıkmasına sebep olan bir mekanizma olarak değerlendiriyor. Risk almak çoğu zaman korkutucu; ancak yaratıcı sonuçlara ulaşabilmek için adeta bir gereklilik.
4. Mükemmeliyetçilik
Devamlı olarak mükemmele ulaşmak arzusunda olan birey, yeni fikirleri ve yaklaşımları denemekten şiddetle kaçınıyor. Çünkü bunların mükemmel olarak nitelendirilmekten çok uzak sonuçlar doğurabileceğini düşünüyor. Eğitim sistemi, hata yapmanın kötü bir şey olduğu konusunda insanları sürekli uyarıyor. Kişi, eğitimini tamamlayacağı ana kadar binlerce testten ve sınavdan geçiyor. Doğru cevaba ulaşma kaygısı insanların benliğine kazınan bir içgüdü haline dönüşüyor.
5. Durgun sular
Bazı insanlara göre hayatta başarılı ve etkili olmak, üzerinde seyrettikleri suların durgun olmasını gerektiriyor. Bu kişiler için teknenin sallanması felaket anlamına geliyor. Bu tür insanlar kendilerini sakin sular kutusuna kapatıyor. Farklı olmaktan korkuyor ve yaratıcılıklarını dalga yapmakla eş değer görüyor. Durgun sular grubuna dahil olan kişiler “Bu hiçbir zaman işe yaramaz.” ya da “Bütün bunları geçen sene denemiştik.” türünden yaratıcılığı öldüren ve yeni önerilerin önünü kesen ifadeler üretmek ve kullanmak konusunda ustalaşıyor.
6. Doğru ya da yanlış saplantısı
Bu tarz bir yaklaşım, bir çok insanın karanlıkta kalmasının temel sebebi olarak biliniyor. Bu tür bir saplantıya sahip insanlar için ortadaki seçenekler geçersiz sayılıyor. Ama hayatın sadece siyah ve beyazdan ibaret olmadığı açık. Hayatın belirsizliği aslında pek çok doğru cevap içeriyor. Yaratıcılık da düşüncelerin karışma ve kaynaşmasının mümkün olduğu gri alanlarda hayat buluyor.
7. Kendimize dair kehanetler
Yaratıcılığı engellemek için oluşturulan kutulardan biri de insanların kendilerine dair kehanetlerini içeriyor. İnsan kendine devamlı olarak yaratıcı olmadığını tekrarlarsa, yaratıcı özelliklerini unutarak; bu kutunun içine hapsoluyor. İnsanların kendileri için yaptıkları varsayımlar gerçeğe dönüşüyor. Aksine başarının belli bir vizyon haline getirilerek insanlar tarafından ulaşılabilir kılınması, spor, iş hayatı gibi alanlarda yaygınca kullanılan bir yöntem. Örneğin olimpiyatlara katılan futbol, tenis, golf, yüzme gibi sporlarla uğraşan pek çok kişinin eğitilmesinde bu yöntem kullanılıyor. Eğer insanlar, yeni düşünceler bulmak, yaratıcı olmak ve alışılagelmiş çözümler üretmek konusunda başarılı olabilirlerse, kendilerini gerçekleştirebilmeleri mümkün. Henry Ford bu konuda şöyle diyor:“Bir şeyi yapabileceğiniz ya da yapamayacağınız konusunda ne düşünürseniz düşünün, kendinizi haklı çıkaracaksınız.”
8. Tek doğru cevap
Tek doğru cevap kutusunun içinde, bir problemin sadece tek bir doğru cevabı olabileceğini düşünen insanlar yer alıyor. Bu tür insanlar karşılaştıkları ilk doğru cevabı kabulleniyor; diğer yaratıcı cevaplar konusunda kendilerini kandırıyor. Bu yaklaşım insanların farklı yaratıcı cevaplardan uzak kalmalarına sebep oluyor.
9. Hesap Çizgisi
Bu kutunun ev sahibi, genellikle şirket sahipleri ve yöneticilerden oluşuyor. İş hayatında hiç kimse giderleri gerektiği gibi hesaplamaya cesaret edemiyor. Sürekli hesap çizgisini düşünmek, yaratıcılığın gereksiz bir masraf kaynağı olarak görülmesine yol açıyor. Bu tür insanlar şirketlerinin yaratıcı geçmişlerinden (her başarılı şirketin geçmişinde yaratıcılığın sergilendiği bir dönem vardır) yeteri kadar haberdar değiller. İşletmelerin rekabet potansiyellerini yükseltmek için sürekli olarak değişim ve gelişim içinde olmaları gerekiyor
Kaynak: Onur Yanık, Yaratıcılık