TÜRKİYE'DE REKLAM SEKTÖRÜ (HAKKINDA ARAŞTIRMA RAPORUM)
* Bu yazımız diğerlerinden bağımsız olarak akademik bir dille,makale havasında yazıldı,biraz uzun ve ayrıntılı bir şekilde belittim ki aklımızda daha iyi yer edinebilsin.
İyi okumalar efendim.
REKLAMCILIK
SEKTÖRÜ’NÜN KAPSAMI
Reklam sektörü deyimi kuruluşlar
olarak reklamverenleri, reklam ajanslarını,
medya ajanslarını, reklam mecralarını
ve reklamın üretiminde rol alan yapımcıları
kapsamaktadır. Bu çerçevede
reklamverenler perakende mal satıcılarından büyük
üretici ve pazarlayıcı holdinglere
kadar binlerce firmayı, reklam ajansları ve medya
ajansları 100 kadar kurumlaşmış
firmayı, yapım kuruluşları olarak da 30 kadar film
yapım firmasını ifade etmektedir.
Halkla ilişkiler, doğrudan pazarlama, reklam
fotoğrafı, araştırma ve bilgisayar
şirketi ile matbaa sadece reklam sektörüne hizmet
vermediklerinden sektöre dahil
edilmemektedir.
Türk pazarının canlılığının en önemli
göstergeleri arasında yer alan reklamcılık
sektöründe faaliyet gösteren firma
sayısı, özellikle 1970'lerden sonra çok hızlı bir
büyüme göstermiştir.
Reklam sektörünü oluşturan ve bu
sektöre katkıda bulunan meslek
sahiplerinin üye oldukları profesyonel
dernek ve birliklerin sayıları da her geçen gün
artmaktadır. Grafikerler Meslek
Kuruluşu Derneği, Reklamcılar Derneği, Reklam
Yazarları Derneği, Reklam Filmi
Yapımcıları Derneği ve Reklamverenler Derneği,Türkiye'de son 20 yıldır faaliyet
gösteren derneklerden bazılarıdır.
Dünden
Bugüne Türkiye’de Reklam Sektörü
Türkiye’de
reklamcılığın gelişimi, dünyanın diğer taraflarındakinden pek farklı olmamış, ekonomik ve
ticari hareketlerin paralelinde reklamcılık da kendi yolunda ilerleyerek bugünkü seviyeye
gelmiştir.
İlkel reklamcılık devri bizde de tellallar, çığırtkanlar, işportacılar, tezgahtarlarla normal seyrini sürdürmüştür. Sesli reklamcılık devrinde Türk esprisi ve zekasının eseri sayılabilecek ilginç sloganlar yerleşmiş, günümüze kadar gelmiştir. "Elimi kestim, kan akıyor kan" diyen karpuzcu, "Bal kutusu" benzetmesiyle malım satan kavuncu, "İkizlere takke" diye bağırarak tezgahındaki sütyenlere dikkati çekmeye çalışan işportacı reklam edebiyatına eserler katan isimsiz sanatçılardır. Nane Şekeri keten helva, macun satıcılarının söyledikleri maniler reklam edebiyatı sınırlarım aşıp folklorumuza kadar girmiştir. Günümüzde bile mahalle aralarında zerzevat, balık .boza dolaştıran seyyar satıcılar yeni yeni esprilerle reklam edebiyatımızı zenginleştirmektedir.
"Türkiye’de reklamcılık Balkan Savaşı’ndan önce istanbul’da David Samanon tarafından başlatılmıştır. O dönemde işletmelerden alınan reklamlar, bir altın lira karşılığı bir aya yakın süre ile devamlı yayınlanırdı. Reklamların ölçü kısıtlaması yoktu.
İlkel reklamcılık devri bizde de tellallar, çığırtkanlar, işportacılar, tezgahtarlarla normal seyrini sürdürmüştür. Sesli reklamcılık devrinde Türk esprisi ve zekasının eseri sayılabilecek ilginç sloganlar yerleşmiş, günümüze kadar gelmiştir. "Elimi kestim, kan akıyor kan" diyen karpuzcu, "Bal kutusu" benzetmesiyle malım satan kavuncu, "İkizlere takke" diye bağırarak tezgahındaki sütyenlere dikkati çekmeye çalışan işportacı reklam edebiyatına eserler katan isimsiz sanatçılardır. Nane Şekeri keten helva, macun satıcılarının söyledikleri maniler reklam edebiyatı sınırlarım aşıp folklorumuza kadar girmiştir. Günümüzde bile mahalle aralarında zerzevat, balık .boza dolaştıran seyyar satıcılar yeni yeni esprilerle reklam edebiyatımızı zenginleştirmektedir.
"Türkiye’de reklamcılık Balkan Savaşı’ndan önce istanbul’da David Samanon tarafından başlatılmıştır. O dönemde işletmelerden alınan reklamlar, bir altın lira karşılığı bir aya yakın süre ile devamlı yayınlanırdı. Reklamların ölçü kısıtlaması yoktu.
Balkan Savaşı’ndan
sonra, Kahire’deki ünlü Ajans Havas’ın yöneticiliğini yapan Emest Hoffer, İstanbul’a gelir
ve David Samanon ile işbirliğine girer. Bu işbirliğine 1914 yılı l. Dünya
Savaşı nedeniyle bir süre ara verilir, 1919’da Jak Hulli’nin katılmasıyla
Ankara Caddesi Kahramanzade Hani’nda Hoffer Samanon ve Hulli İlanat Acentesi
adım alarak faaliyet devam eder. Türkiye’nin ilk telefonlarından 94 ve 95
numaralarına sahip olan bu ajans, şirketin reklam sloganını da bu telefonlara
bağlı olarak türetmişti.
Reklam verenler, "94 veya 95 no’ya telefon ediniz, reklamlarınız istediğiniz gazetelerde neşredilsin" şeklinde sesleniyordu.
Hoffer, Samamon ve Hulli ilanat Acentesi ilk olarak sütun-santim kavramım Türk reklam sektörüne getirdi. Buna göre santim fiyatları 30-50 kuruş arasında bulunuyordu. Aynı zamanda afişçilik işleriyle ilgilenen ajans, o dönemde bir başka tür olan ve sonradan belediyenin yasakladığı "Sandviç Adamlar"la da bir çift afişçilik yapıyordu.
Bu insanların sayısı beş ila 10 arasında değişirken üstlerinde özel giysiler ve ellerinde reklam yapılmak istenen ürünün pankartları bulunuyordu. Bunlar günlük para alıyorlardı ve İstanbul’da ellerinde pankartlarla sokak sokak dolaşmaları gerekiyordu.
Üreticiliği kadar tüketiciliği de zayıf ve okuryazarlığı henüz yüzde beşleri zor bulan bir toplumda reklamcılar, Avrupa’nın hayli gelişmiş reklamcılık yöntemlerini hemen kullanmak hatasıyla işe başlamadılar. Yaklaşık 20 yıl boyunca ilanların yüzde 90’a yakınını satılık ev, arsa, araba ve atlarla ilgili olanlar teşkil etti. Cerideciler, aynı zamanda bizde ilk reklam acenteliği görevini de üstlenen kişiler oldular.
Gazete almak için para vermeye alışmamış yerli halkın, ilan için para vermesini düşünmek zordur. Olsa olsa ilan vermenin, okuyucuyu gazete almaya alıştıracağını hesaplamışlardır. Ceride’deki ilanların sadece yüzde yedisi yabancı kökenliydi. Saat, duvar kağıdı, çiçek tohumu, çeşitli aletler, altın ve gümüş eşya bu arada sayılabilir, "ilk resimli ilan" da 1842’de
Reklam verenler, "94 veya 95 no’ya telefon ediniz, reklamlarınız istediğiniz gazetelerde neşredilsin" şeklinde sesleniyordu.
Hoffer, Samamon ve Hulli ilanat Acentesi ilk olarak sütun-santim kavramım Türk reklam sektörüne getirdi. Buna göre santim fiyatları 30-50 kuruş arasında bulunuyordu. Aynı zamanda afişçilik işleriyle ilgilenen ajans, o dönemde bir başka tür olan ve sonradan belediyenin yasakladığı "Sandviç Adamlar"la da bir çift afişçilik yapıyordu.
Bu insanların sayısı beş ila 10 arasında değişirken üstlerinde özel giysiler ve ellerinde reklam yapılmak istenen ürünün pankartları bulunuyordu. Bunlar günlük para alıyorlardı ve İstanbul’da ellerinde pankartlarla sokak sokak dolaşmaları gerekiyordu.
Üreticiliği kadar tüketiciliği de zayıf ve okuryazarlığı henüz yüzde beşleri zor bulan bir toplumda reklamcılar, Avrupa’nın hayli gelişmiş reklamcılık yöntemlerini hemen kullanmak hatasıyla işe başlamadılar. Yaklaşık 20 yıl boyunca ilanların yüzde 90’a yakınını satılık ev, arsa, araba ve atlarla ilgili olanlar teşkil etti. Cerideciler, aynı zamanda bizde ilk reklam acenteliği görevini de üstlenen kişiler oldular.
Gazete almak için para vermeye alışmamış yerli halkın, ilan için para vermesini düşünmek zordur. Olsa olsa ilan vermenin, okuyucuyu gazete almaya alıştıracağını hesaplamışlardır. Ceride’deki ilanların sadece yüzde yedisi yabancı kökenliydi. Saat, duvar kağıdı, çiçek tohumu, çeşitli aletler, altın ve gümüş eşya bu arada sayılabilir, "ilk resimli ilan" da 1842’de
Avrupa malı
bir nasır ilacı için çıkmıştır. 1860’da ilk özel fikir gazetesi olan
Tercüman-ı Ahval ile yeni bir dönem başlar. Bundan bir yıl sonra da
Şinasi’nin Tasvir-i Efkar’ı ikinci doğru dürüst gazete olarak yayın hayatına
girmiştir. Tercüman-ı Ahval 1860-1866’yı kapsayan 6 yıl süresince, yılda
ortalama 130’dan 790 sayı yayınlanmıştır. ilan basıma alınacak bedeli gazete
başlığının altında açıklamak gelenekleşir. Ancak 1880’e kadar, bu tür gazeteler
daha çok kitap ilanlarına yer verirler. Ticari nitelikte gazetelerde ise dikiş
makinesi, türlü ilaç ve doktor ilanlarının arttığı görülür.
Okuyup yazma bilenlerin azlığı ve gazetelerin ağdalı, tumturaklı dilleri nedeniyle tirajları komik derecede düşüktü. Mesela William Churchill’in ifadesine göre Ceride-i Havadis
Okuyup yazma bilenlerin azlığı ve gazetelerin ağdalı, tumturaklı dilleri nedeniyle tirajları komik derecede düşüktü. Mesela William Churchill’in ifadesine göre Ceride-i Havadis
’in 3 yıl sonunda elde ettiği okuyucu
sayışı sadece 150’dir. Bu arada ilan ve reklam da bahse değmeyecek kadar ender
bulunabiliyordu. Bütün bunlara rağmen gerek gazete, gerekse ilan fiyatları
oldukça yüksekli. Mesela Ceride-i Havadis 3, 5, Tercüman-ı Ahval 3 kurusa satılıyor,
ilan tarifeleri de satırı 3 ile 10 kuruş arasında değişiyordu. 150 tiraja
karşı bu fiyat bugünkü ölçülere vurulduğunda korkunç derecede yüksek
görülmektedir. Bir kıyaslama yaparsak bu ücret, 150 bin tirajlı bir gazetede
santimi 100 liraya eşit olmakta, altının o gün 113 kuruş şimdi 150 lira olduğu
da hesaba katılınca l santim ilan 15.000 lirayı geçmektedir.
İlk ticari ilanlara Tercüman-ı Ahval’in 1864 yılı kolleksiyonunda rastlanmaktadır. Bunlardan biri, Yeni cami avlusunda tabak çanak satan bir mağazanın, Ramazan dolayısıyla yeni çeşitler ithal ettiğini duyurmaktadır, tik resimli ilanlar olarak da Loton Ciznel müessesesinin peş peşe çıkardığı iki ilan göze çarpıyor. Bu firma zirai aletler ve demir eşya satmaktadır, ilanların birinde demirden bir bahçe kanepesi, diğerinde, zirai bir alet resmi vardır.Bu arada ilanların alınışının daha sistemleştirildiği de fark ediliyor. Basiret Gazetesi, ilan kaç defa tekrarlanacaksa altına o sayıyı koyuyor ve her kullanışta sayıyı azaltarak bire kadar iniyordu.
Gerçek ilerleme ise,
İlk ticari ilanlara Tercüman-ı Ahval’in 1864 yılı kolleksiyonunda rastlanmaktadır. Bunlardan biri, Yeni cami avlusunda tabak çanak satan bir mağazanın, Ramazan dolayısıyla yeni çeşitler ithal ettiğini duyurmaktadır, tik resimli ilanlar olarak da Loton Ciznel müessesesinin peş peşe çıkardığı iki ilan göze çarpıyor. Bu firma zirai aletler ve demir eşya satmaktadır, ilanların birinde demirden bir bahçe kanepesi, diğerinde, zirai bir alet resmi vardır.Bu arada ilanların alınışının daha sistemleştirildiği de fark ediliyor. Basiret Gazetesi, ilan kaç defa tekrarlanacaksa altına o sayıyı koyuyor ve her kullanışta sayıyı azaltarak bire kadar iniyordu.
Gerçek ilerleme ise,
II.
Abdülhamit’in saltanatı sırasında 1880’de
başlamıştır. O yıl
Rafael Cervati’nin
fikri ile gerçekleştirilen Osmanlı Ticaret ve Sanayi Rehberi, hem Avrupa’dan
hem de ülke içinden ilanlar toplayarak yepyeni bir girişim başlattı. Fransızca
olan kitabın yayıncısı Cervati Biraderler ve Fatzea firması
"komisyonculuk, temsilcilik, ticari istihbarat"ın yanı sıra
"yerli ve yabancı ilancılık" işlerini de üstlendiğin! açıklamakla,
ülkede reklam acenteliği mesleğinde ilk sistemli çalışan kurum oldu. İşin ilginç
yanı, her yıl olmasa da sık sık zenginleştirilerek yayınlanan bu rehberde,
Sultan’ın (uğraşım taşıyan ilanların bolluğudur. Saraya eşya ya da hizmet
sağlayan kişi ya da kurumlara ait bu ilanlar, saltanatın itibarına çok düşkün
olan Sultan’ın ismi ve armasının ilanlarda kullanılmasına karşı çıkmadığını
hatta kendi reklamını göstermeyi sevdiğini ortaya koyuyor. Bu destek sayesinde
olmalı ki, 1907’de bir Fransız yayını İstanbul’da yayıncılığın Avrupa düzeyine
erişmiş olduğunu ileri sürecektir. Mali kazanç açısından bu iddia abartılı da
olsa, sunuş ve resim kullanma açısından hayli ilerleme kaydedildiği bir
gerçektir. 1904’te yeni bir reklam sirketinin belirdiğine tanık oluyoruz:
"İstanbul İlan Acentesi ve Komisyon idaresi".
Bugün promosyon adıyla andığımız girişim, ilk kez 1870’de Hadika (Bahçe) Dergisi’nin abonelerine çiçek tohumu ve fidan dağıtmasıyla başlamıştır, ama gerçek gelişmesine bu yıllarda ulaşır. Nitekim en çok tüketilen mallardan sigara kağıdı tüccarları da promosyonlu rekabete başlamıştır.
Böylece Abdülhamit dönemi, reklamcılığın meslekleşmesi yönünde ileri adımlar atılırken, ilan-reklam farkının da anlaşılmaya başlandığı yıllar olmuştur, ilk kez el ve duvar ilanları da beliremeye başlar. Yazılar kısalır, başlıklar, hele resim kullanımı artar. Elbiseli ya da haçı açık Avrupalı kadın resimleri -elle çizim- rahatça kullanılır. İlk kez fotoğraf kullanımına da bu sürede rastlanmıştır. Çerçeve kullanarak. baslığı yan koyarak dikkat çekme çabaları da belirir. Hedef kitleyi ikna açısından, eskiden hep Avrupalı tanık göstermek adet iken, yerli tanık ve övgücü kullanmak da bu dönemde başlamıştır. Bu gelişme 1908’de ikinci Meşrutiyet’in ilanıyla bir patlama haline gelir. 1909-1911 arasında üç tane "Reklam Gazetesi." çıktığına tanık oluyoruz. Çok yaşayamamışlar, ama bir ihtiyacın belirmiş olduğuna tanıktırlar. Aynı zamanda sadece reklam acenteliği yapan şirketlerin neredeyse bir düzineye vardığı görülür. Bir toplum hem tüketimi hem de üretimi belli bir düzeye varmadıkça, reklamcılığa böyle bir yoğunlukla yönelemez. Her ne kadar ilan ve iancılık da baslıklar için hattat kullanılmasının artması, baslıkların kısalıp vurucu nitelik kazanması ile metinlerin kısalması, çerçeve ve dişi klişe biçimleri kullanılmakta ve resmi ticari ilan ayırımı lam yapılamamakla ise de, arlık 40 yıl öncesinden çok farklı bir yerde durulmaktadır.
önemlisi, eskinin aksine yerli üretim ve hizmet ilanlarında büyük bir artışın görülmesidir.
1840 yılında ilk sayısında "İlanat" başlıklı sütunuyla Ceride-i Havadis Gazetesi yepyeni bir mesleği başlatmış oldu, ama tellallar aracılığıyla sürdürülen hem ticari hem de siyasi amaçlı "sözlü ilan" geleneği, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde de hala devam ediyordu. Türk Basınında ilk resimli ilan 1864 de Tercuman-ı Ahval’de iki gün üstüste yayımlanan Loton Ciznel müessesesine ait demir eşya ve makine reklamıdır.
Bugün promosyon adıyla andığımız girişim, ilk kez 1870’de Hadika (Bahçe) Dergisi’nin abonelerine çiçek tohumu ve fidan dağıtmasıyla başlamıştır, ama gerçek gelişmesine bu yıllarda ulaşır. Nitekim en çok tüketilen mallardan sigara kağıdı tüccarları da promosyonlu rekabete başlamıştır.
Böylece Abdülhamit dönemi, reklamcılığın meslekleşmesi yönünde ileri adımlar atılırken, ilan-reklam farkının da anlaşılmaya başlandığı yıllar olmuştur, ilk kez el ve duvar ilanları da beliremeye başlar. Yazılar kısalır, başlıklar, hele resim kullanımı artar. Elbiseli ya da haçı açık Avrupalı kadın resimleri -elle çizim- rahatça kullanılır. İlk kez fotoğraf kullanımına da bu sürede rastlanmıştır. Çerçeve kullanarak. baslığı yan koyarak dikkat çekme çabaları da belirir. Hedef kitleyi ikna açısından, eskiden hep Avrupalı tanık göstermek adet iken, yerli tanık ve övgücü kullanmak da bu dönemde başlamıştır. Bu gelişme 1908’de ikinci Meşrutiyet’in ilanıyla bir patlama haline gelir. 1909-1911 arasında üç tane "Reklam Gazetesi." çıktığına tanık oluyoruz. Çok yaşayamamışlar, ama bir ihtiyacın belirmiş olduğuna tanıktırlar. Aynı zamanda sadece reklam acenteliği yapan şirketlerin neredeyse bir düzineye vardığı görülür. Bir toplum hem tüketimi hem de üretimi belli bir düzeye varmadıkça, reklamcılığa böyle bir yoğunlukla yönelemez. Her ne kadar ilan ve iancılık da baslıklar için hattat kullanılmasının artması, baslıkların kısalıp vurucu nitelik kazanması ile metinlerin kısalması, çerçeve ve dişi klişe biçimleri kullanılmakta ve resmi ticari ilan ayırımı lam yapılamamakla ise de, arlık 40 yıl öncesinden çok farklı bir yerde durulmaktadır.
önemlisi, eskinin aksine yerli üretim ve hizmet ilanlarında büyük bir artışın görülmesidir.
1840 yılında ilk sayısında "İlanat" başlıklı sütunuyla Ceride-i Havadis Gazetesi yepyeni bir mesleği başlatmış oldu, ama tellallar aracılığıyla sürdürülen hem ticari hem de siyasi amaçlı "sözlü ilan" geleneği, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde de hala devam ediyordu. Türk Basınında ilk resimli ilan 1864 de Tercuman-ı Ahval’de iki gün üstüste yayımlanan Loton Ciznel müessesesine ait demir eşya ve makine reklamıdır.
MEŞRUTİYET
DEVRİ
1908 Meşrutiyetiyle gelen basın
özgürlüğü, hakiki anlamıyla ilancılığın başlangıcım sağladı. Bu arada, bu
alanda istikbal gören bir kaç müteşebbis faaliyete girişti ve 1909’da İlancılık
Kollektif Şirketi kuruldu. Fakat sık sık batıp çıkan gazeteler ve birkaç yıl
sonra patlayan Balkan ve l. ci Dünya Savaşlarının ekonomik hayatı felce
uğratması basın özgürlüğünü ve Reklamcılığı duraklatmış, hatta eskisinden de
geriye götürmüştür. Bu durum. Cumhuriyetin ilanına kadar sürdü.
CUMHURİYET
VE SONRASI
Dönemin en önemli gelişmesi. o zamana
kadar bu alana tamamen yabancı kalan Ankara’nın ilanı keşfetmesi olmuştur.
Milli
Mücadele’nin merkezi olunca, Ankara’ya gelen
Balkanlı Batı Anadolulu kadroların ihtiyaç duydukları eşyalar ve yaşam türü
ilana başvurmayı zorunlu kıldı.
Bu oluşumun önemi, Ankara’nın Başkent oluşundan ve Cumhuriyet’in ilanından sonra, ülkenin yöneliminde alacağı etkenliğe bu alanda da hazırlanmış olmasındandır. Zaferden sonra yabancı kökenliler çekilirken yerli reklamcıların mesleği devam ettirecek bir düzeye erişmiş olması. özellikle 1925 sonlarında yeni Türk harflerine geçilmesinden sonraki açılışta aksamamanın sağlanmasına yardımcı olmuştur.
Aynı dönemde dünya ekonomik krizin bilmesi ile devletçi ekonomi politikalarına girilince, yoğun bir yerli malı kampanyası belirdi. Aynı zamanda Hancılıktan reklamcılığa geçişin mimarı ünlü grafikçi İhap Hulusi Görey, eserleriyle yepyeni bir döneni haşlattı. ünün, yapısı son derece az, ağırlığı çizimlerin oluşturduğu eserleri bir okul yaratmıştır.
O döneme kadar reklam yazarı yetişlinnemiş olan bu meslek, böylece uluslararası çapla bir sanatçıya kavuşa-rak -İhap Hulusi’nin Av rupa’da da yayınlanmış pek çok eseri vardır- böylece asıl hedefi olan reklamcılığa geçmiş olur. Bizdeki reklamcılığın meslek haline gelmesi ikinci Dünya Şavaşı’ndan sonradır.
Bu oluşumun önemi, Ankara’nın Başkent oluşundan ve Cumhuriyet’in ilanından sonra, ülkenin yöneliminde alacağı etkenliğe bu alanda da hazırlanmış olmasındandır. Zaferden sonra yabancı kökenliler çekilirken yerli reklamcıların mesleği devam ettirecek bir düzeye erişmiş olması. özellikle 1925 sonlarında yeni Türk harflerine geçilmesinden sonraki açılışta aksamamanın sağlanmasına yardımcı olmuştur.
Aynı dönemde dünya ekonomik krizin bilmesi ile devletçi ekonomi politikalarına girilince, yoğun bir yerli malı kampanyası belirdi. Aynı zamanda Hancılıktan reklamcılığa geçişin mimarı ünlü grafikçi İhap Hulusi Görey, eserleriyle yepyeni bir döneni haşlattı. ünün, yapısı son derece az, ağırlığı çizimlerin oluşturduğu eserleri bir okul yaratmıştır.
O döneme kadar reklam yazarı yetişlinnemiş olan bu meslek, böylece uluslararası çapla bir sanatçıya kavuşa-rak -İhap Hulusi’nin Av rupa’da da yayınlanmış pek çok eseri vardır- böylece asıl hedefi olan reklamcılığa geçmiş olur. Bizdeki reklamcılığın meslek haline gelmesi ikinci Dünya Şavaşı’ndan sonradır.
REKLAM AJANSLARI
Ajansların Hizmet
Kapsamı Ve Yapısı
Reklam ajanları iletişim stratejisinin
hazırlanmasından başlayıp, yaratıcı
çalışma, tasarım ve uygulanması dahil
olmak üzere entegre reklam hizmeti
sunmaktadır. Büyük ölçüde bilgisayar
kullanarak gerçekleştirdikleri grafik tasarım ve
uygulamalarının yapıldığı grafik
bölümlerini bünyelerinde bulundurmakta, fotoğraf ve
film çekimleri ile multimedya
hizmetlerini dışarıdan sağlamaktadır. Özellikle reklam
filmi yönetimi ile reklam fotoğrafı
alanlarında büyük çoğunluğu AB üyesi ülkelerin
yönetmen ve fotoğraf sanatçıları
Türkiye'de film ve fotoğraf çekmektedir. Son yıllarda
bu uygulama oldukça yaygınlaşmıştır.
Sektördeki reklam ajanslarının yapısı
incelendiğinde; müşteri ilişkileri, yaratıcı
ve medya bölümlerine sahip ve
müşterilerine tüm mecralarda hizmet verebilecek
biçimde örgütlenmiş ajans sayısının
100 dolayında olduğu söylenebilir. Bunlardan
bazıları yabancı bir ajansa hisse
devrederek ortak olmuş veya devretmeden böyle bir
ajansla işbirliği kurmuştur. Bunlara
örnek olarak Manajans/Thompson, Pars/Mccann,
Cenajans/Grey, Y and R/Reklamevi,
Markom/Leo Burnett, Pars/Mccann-Ericson,
Man Reklamcılık, Ogilvy&Mather
Reklamcılık işletmeleri verilebilir.
Medya planlama ve satın alma hizmeti
veren 12 tane medya şirketi vardır.
Hepsi AB ülkelerinde kullanılan medya
izleme ölçüm verilerini kullanmaktadır.
Sektörün Eğitim
Profili
Yaklaşık 3000’e yakın kişi sektörde
istihdam etmektedir. Bunların %54 gibi
büyük bir dilimini üniversite
mezunları teşkil etmektedir. Lisansüstü/doktora eğitimi
alanların oranı %6, lise % 34 ilkokul
%2 ve ortaokul %4’tür.
Lisansüstü/doktora eğitimleri ise %
18,2 grafik tasarım, %15.4 işletme, %10,4
ekonomi, %5,2 sosyoloji, %5,2 halkla
ilişkiler, %4,6 İngiliz dili ve Edebiyatı, %4,6
Radyo TV/Sinema, % 4,2 Reklamcılık, %
3,8 İletişim bilimleri, % 3 Psikoloji, % 2,7
Piyasa araştırmaları/reklamcılık, %
2,2 Uluslararası İlişkiler, %2,2 Endüstri Ürünleri
tasarımı konuları üzerine yapılmıştır.
Şekil: Sektörün Eğitim Profili
Sezgisel reklamcılık devresinde bir
kaç sanatçı, kişisel kabiliyet ve gayretleriyle reklam dünyasının aranan
isimleri olmuşlardır. Bunlar arasında başta thap Hulusi Görey olmak üzere Mesut
Manioglu, Atıf Tuna, Namık Bayık, Salih Acar, Bedri Kökten vb. sayılabilir.
Ancak, basın hayatındaki gelişmenin paralelinde reklamcılık da günden güne ilerlemiş, bu alana atılan kişilerin çabaları ve bilimsel çalışmaları ile günümüzün modern reklam ajansları doğmuştur, Ekonomik alanda kıpırdanmaların başladığı, 2 nci Dünya Savaşımn bitimine yakın günlerde Eli Acıman, Vitali Hakko ve Began adında üç müteşebbis bir araya gelerek Faal Reklam Acentesi adıyla bir ortaklık kurdular. Yıl 1944... Eli Acıman, Saint Joseph lise-sindeki tahsilin! yarıda bırakıp Fransa’ya gitmiş, 8 ay gazetecilik kursu gördükten sonra yurda dönüsünde baba mesleği olan iplikçiliğe rağbet etmeyerek, ileri bir görüşle reklamcılık alanındaki ilk bilinçli adımı atmışiı. Bu teşebbüsüne, o zaman Mahmutpaşa’da Şapkacılık yapan, halen Vakko müesseselerinin sahibi Vitalİ Hakko ile Koç şirketinde çalışan B. Began da iştirak etmiş, ancak işler umulduğu gibi yürümeyince Vitali Hakko kendi işlerine bakmak, Began da Amerika’ya gitmek bahanesiyle ortaklıktan ayrılnıışlardı.
1946’da Vehbi Koç’la tanışan Eli Acıman, o sıralarda Koç-Ankara, Koç-Fermeneciler, Koç-Beyoğlu ve Koç-Lastik şubeleriyle faaliyette bulunan KOÇ sirkelinin reklam İşlerini aldı. Böylece birdenbire geniş iş imkanına kavuşan Acentesi, Faal kadrosunu genişletmek üzere teşebbüse girişti ve part-time çalışmak üzere yabancı dil bilen reklam yazan olarak Afif Erdemir’i işe aldı. Bu sırada firmanın resim işlerine Nesim Natan, muhasebesine Benjamin Pinhas bakıyor, firma bu küçücük kadrosu ile yılda 100 Bin lira ciro yapıyordu.
Ancak, basın hayatındaki gelişmenin paralelinde reklamcılık da günden güne ilerlemiş, bu alana atılan kişilerin çabaları ve bilimsel çalışmaları ile günümüzün modern reklam ajansları doğmuştur, Ekonomik alanda kıpırdanmaların başladığı, 2 nci Dünya Savaşımn bitimine yakın günlerde Eli Acıman, Vitali Hakko ve Began adında üç müteşebbis bir araya gelerek Faal Reklam Acentesi adıyla bir ortaklık kurdular. Yıl 1944... Eli Acıman, Saint Joseph lise-sindeki tahsilin! yarıda bırakıp Fransa’ya gitmiş, 8 ay gazetecilik kursu gördükten sonra yurda dönüsünde baba mesleği olan iplikçiliğe rağbet etmeyerek, ileri bir görüşle reklamcılık alanındaki ilk bilinçli adımı atmışiı. Bu teşebbüsüne, o zaman Mahmutpaşa’da Şapkacılık yapan, halen Vakko müesseselerinin sahibi Vitalİ Hakko ile Koç şirketinde çalışan B. Began da iştirak etmiş, ancak işler umulduğu gibi yürümeyince Vitali Hakko kendi işlerine bakmak, Began da Amerika’ya gitmek bahanesiyle ortaklıktan ayrılnıışlardı.
1946’da Vehbi Koç’la tanışan Eli Acıman, o sıralarda Koç-Ankara, Koç-Fermeneciler, Koç-Beyoğlu ve Koç-Lastik şubeleriyle faaliyette bulunan KOÇ sirkelinin reklam İşlerini aldı. Böylece birdenbire geniş iş imkanına kavuşan Acentesi, Faal kadrosunu genişletmek üzere teşebbüse girişti ve part-time çalışmak üzere yabancı dil bilen reklam yazan olarak Afif Erdemir’i işe aldı. Bu sırada firmanın resim işlerine Nesim Natan, muhasebesine Benjamin Pinhas bakıyor, firma bu küçücük kadrosu ile yılda 100 Bin lira ciro yapıyordu.
1949-1951 yıllarında Afif
Erdemir askerlik
görevini yaparken, o devrin en büyük reklam verenlerinden Necip Akar da Faal Acentesinin müşterileri arasına girdi. Günden güne gelişen firma,
1957’de Eli Acıman, Afif Erdemir ve Nesim Natan’ın 50’şer bin lira sermaye ile
ve müsavi şartlarla iştirak ettiği bir şirket haline dönüşerek Faal Ajans adını
aldı. Aynı yıl Eli Acıman 3 yıl kalmak üzere Amerika’ya gitti. 1960’da dönüşünü
İzleyen 5 yıl içinde çığ gibi büyüyen Ajans zengin bir müşteri lislesine sahip
oldu, 1965 yılında çok genişleyen iş hacminin gerektirdiği bazı zorlamalar
sonunda ortaklar dostça ayrıldılar ve
Eli Acıman MANAJANS, Afif Erdemir de YENİ AJANS adıyla iki ayrı şirket tesis etliler, Ayrılış
sırasında müşterilerim de taksim eden bu iki Ajans, her geçen yıl biraz daha
gelişip portföylerine yeni müşteriler katmak sureliyle bugün, memlekelimizin en
başta gelen iki dev reklamcılık kuruluşu haline gelmişlerdir.
Üçüncü büyük ajans olarak 1952’de Memduh Moran’ın 5 kişilik kadroyla kurduğu Reklam Moran’ı sayabiliriz.1953’de 100 bin lira sermaye ile Anonim Şirket haline dönüşen Reklam Moran, o yıl 556 bin lira ciro yapmıştır.
Ajans, başta Yapı ve Kredi Bankasıolmak üzere içinde Unilever’in bir kısım mamulleri ve
Üçüncü büyük ajans olarak 1952’de Memduh Moran’ın 5 kişilik kadroyla kurduğu Reklam Moran’ı sayabiliriz.1953’de 100 bin lira sermaye ile Anonim Şirket haline dönüşen Reklam Moran, o yıl 556 bin lira ciro yapmıştır.
Ajans, başta Yapı ve Kredi Bankasıolmak üzere içinde Unilever’in bir kısım mamulleri ve
Singer’in de bulunduğu
zengin bir müşteri listesİne sahiptir. 1957’de değişen Ticaret Ka-nununun yeni
hükümlerine göre sermayesi müsait olmadığından 1958’de Limited Şirket haline
geçmiş, 18 yıl boyunca gelişerek kadrosunu 55 kişiye, cirosunu 30 milyona çıkarmayı
başarmıştır . 1909’da kurulması nedeniyle en eski reklamcılık kuruluşu olan
ilimcilik Kollektif Şirketi büyük cirosuna rağmen bir Reklam Ajansından ziyade
ilan komisyoncusu görünüsündedir. Aynı usullerle çalışan Reklamcılık Şirketi
ve yukarıda bahsettiğimiz 3 ajansla birlikte Türkiye’nin en ciro yönünden başta
gelen 5 reklam firmasınını teşkil eder.
Dikkate değer ve köklü bir ajans olarak Grafika’dan da bahsetmek gerekir. En eski reklamcılık kuruluşlarından biri olan Grafika, G. Scialom ve Martin Borman adında iki ortağın matbaacılıkla işe başlayıp reklamcılık yönünde geliştirdiği modern bir ajanstır. Kaliteli bir fotoğraf stüdyosu da bulunan Grafika, başta Unilever olmak üzere birçok müşteriye sahiptir. 70’lerin sonununda film şubesini, Sintel Film’in ortaklarından Mehmet Muhtar’ı kadrosuna alarak geliştiren Grafika, böylece sinemayı da önem verdiği mecralar arasına almıştır.
Dönemin modern anlayıştaki kuruluşlarının içinde göze batanlardan biri de Ankara Reklam Ajansıdır. 1962 yılında Ankara Makarna Fabrikasının Satış Müdürü olan
Dikkate değer ve köklü bir ajans olarak Grafika’dan da bahsetmek gerekir. En eski reklamcılık kuruluşlarından biri olan Grafika, G. Scialom ve Martin Borman adında iki ortağın matbaacılıkla işe başlayıp reklamcılık yönünde geliştirdiği modern bir ajanstır. Kaliteli bir fotoğraf stüdyosu da bulunan Grafika, başta Unilever olmak üzere birçok müşteriye sahiptir. 70’lerin sonununda film şubesini, Sintel Film’in ortaklarından Mehmet Muhtar’ı kadrosuna alarak geliştiren Grafika, böylece sinemayı da önem verdiği mecralar arasına almıştır.
Dönemin modern anlayıştaki kuruluşlarının içinde göze batanlardan biri de Ankara Reklam Ajansıdır. 1962 yılında Ankara Makarna Fabrikasının Satış Müdürü olan
Sadettin Ağırnas,
radyoda bir program kiralayarak reklamcılığa atılmıştır. Yıllarca makarna
fabrikasında satış işlerini idare etmiş olması nedeniyle gıda maddeleri
pazarını ve dağıtım kanallarını yakından tanıması, reklamcılığı pazarlama
açısından ele almasına yol açmıştır. Nitekim bünyesinde ilk araştırma şubesi
kuran ajans Ankara Reklamdır. Sadettin Ağırnas reklamcılığa bir bilim olarak
bakmış, 1965’den itibaren de bu yönde örgütlenmeye çalışmıştır. Araştırma,
satış teşviki şubeleri ve satış elemanları eğitimi yapabilecek nitelikteki
kadrosu ile müşterilerine reklamcılığın yanı sıra pazarlama hizmetleri de
vermiştir. Reklamcılığın bilimsel tarafına ağırlık verirken bir ajansın can
damarını yaratıcı yönünün teşkil ettiğini de akıldan çıkarmayan Sadettin
Ağırnas, 1967’de Sintel Film’in sahibi Yüksel Unsal da dahil olmak üzere bütün
personeli ve teçhizatıyla birlikte Ankara Reklam bünyesine alarak bu kanadını
da takviye etmiştir.
Ankara Reklam; 1970’de Amerika’dan danışman olarak gelen 45 yıllık reklamcı Harold L. Mc Clinton’un yeni organizasyonu ve personeli eğitmesi ile çağa ayak uydurmaya çabalamıştır. Ciro bakımından başta gelen ajanslara erişememekle beraber yetişmiş elemanlar ve kalabalık kadro yönünden göze batmakatadır. Müşteri bakımından fazla zengin olamaması, modern pazarlama anlayışına sahip firmalar araması, bunun dışındakilerle çalışmaktan kaçınması prensiplerine bağlanabilir.
Pazarlama ve reklamcılık alanlarında bilimsel devrenin geldiğini görüp piyasa etüt ve araştırmalarının önem kazandığını dikkate alan bazı kişiler de bu işi konu edinen firmalar kurmuşlardır. Bunların en eski ve en tanınmışı, işletme Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Nezihi Neyzi’nin kurduğu PEVA, gerek iş adamları ve firmalar, gerekse reklam ajanslarına, istedikleri konularda piyasa etüt ve araştırmaları sunmuştur.
70’lerin sonu ve 80’lerde dikkate değer bir husus da batıdaki birleşme ve örgütlenmeye karşı, bizde dağılma ve kişiselleşmenin daha çok görülmesidir. Faal Ajansın ikiye bölünmesi gibi, bu yıllarda kurulan yeni reklam ajanslarının çoğu da büyük firmalarda yetişen ve sivrilen kişilerin ayrılarak kendi başlarına iş kurmalarıyla oluşmuştur.. Bu durum, bazı kişilerin, büyük bir ajansın calışmasına güç katmaktansa, küçük de olsa kendi başlarına bir kuruluşun patronu olmayı tercih etmelerinin sonucudur.
Ankara Reklam; 1970’de Amerika’dan danışman olarak gelen 45 yıllık reklamcı Harold L. Mc Clinton’un yeni organizasyonu ve personeli eğitmesi ile çağa ayak uydurmaya çabalamıştır. Ciro bakımından başta gelen ajanslara erişememekle beraber yetişmiş elemanlar ve kalabalık kadro yönünden göze batmakatadır. Müşteri bakımından fazla zengin olamaması, modern pazarlama anlayışına sahip firmalar araması, bunun dışındakilerle çalışmaktan kaçınması prensiplerine bağlanabilir.
Pazarlama ve reklamcılık alanlarında bilimsel devrenin geldiğini görüp piyasa etüt ve araştırmalarının önem kazandığını dikkate alan bazı kişiler de bu işi konu edinen firmalar kurmuşlardır. Bunların en eski ve en tanınmışı, işletme Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Nezihi Neyzi’nin kurduğu PEVA, gerek iş adamları ve firmalar, gerekse reklam ajanslarına, istedikleri konularda piyasa etüt ve araştırmaları sunmuştur.
70’lerin sonu ve 80’lerde dikkate değer bir husus da batıdaki birleşme ve örgütlenmeye karşı, bizde dağılma ve kişiselleşmenin daha çok görülmesidir. Faal Ajansın ikiye bölünmesi gibi, bu yıllarda kurulan yeni reklam ajanslarının çoğu da büyük firmalarda yetişen ve sivrilen kişilerin ayrılarak kendi başlarına iş kurmalarıyla oluşmuştur.. Bu durum, bazı kişilerin, büyük bir ajansın calışmasına güç katmaktansa, küçük de olsa kendi başlarına bir kuruluşun patronu olmayı tercih etmelerinin sonucudur.
Türkiye'de yıllar
ilerledikçe üretim odaklı pazarlardan tüketici odaklı pazarlara geçişle
birlikte kitle iletişim araçları ve reklamın hedefi ve içeriği de gelişerek
değişmiştir.
Türk pazarının
canlılığının en önemli göstergeleri arasında yer alan reklamcılık sektöründe
faaliyet gösteren firma sayısı, özellikle 1970'lerden sonra çok hızlı bir
büyüme göstermiştir. Günümüzde 15 ve daha fazla eleman çalıştıran, müşteri
ilişkileri, yaratıcılık ve medya bölümlerine sahip ve müşterilerine tüm
alanlarda hizmet verebilecek şekilde örgütlenmiş reklam ajansı sayısı 100'ün
üzerindedir. Ayrıca 30 civarında film yapım ve fotoğraf firması da aktif bir
şekilde reklamcılık faaliyetlerini sürdürmektedir. Reklamcılar Derneği üyesi
olan 64 ajansın 13 tanesi yabancı bir reklam ajansına hisse devrederek ortak
olmuş, 9'u ise yabancı bir ajansla işbirliği kurmuş durumdadır. Reklam
ajanslarında çalışanların sayısı yaklaşık 3000 kişidir. Türkiye'deki reklam
harcamalarının %80'ini gazete, dergi ve televizyon reklamları oluşturmaktadır.
Radyo, sinema ve açıkhava (outdoor) reklamcılığının payı ise %20 dolayındadır.
1998 yılında ölçülebilir belli başlı alanlara ödenen yayın ücretleri olarak
toplam 930 milyon dolarlık bir reklam harcaması gerçekleştirilmiştir. Bu sayıya
reklam yapım, basılı malzeme giderleri, reklam ajansı komisyonları ve
ölçülemeyen yerel medya gelirleri eklendiğinde sektörün gerçek büyüklüğü 1
milyar 230 milyon dolar olarak hesaplanmaktadır. Reklam sektörünü oluşturan ve
bu sektöre katkıda bulunan meslek sahiplerinin üye oldukları profesyonel dernek
ve birliklerin sayıları da her geçen gün artmaktadır. Grafikerler Meslek
Kuruluşu Derneği, Reklamcılar Derneği, Reklam Yazarları Derneği, Reklam Filmi
Yapımcıları Derneği ve Reklamverenler Derneği, Türkiye'de son 20 yıldır
faaliyet gösteren derneklerden bazılarıdır. Türk reklamcıları, reklamcılığın
birçok dalında her yıl verilen ödüller sayesinde başarı grafiklerini sürekli
yükseltmektedirler. Uluslararası yarışmalarda kazandıkları ödül sayısı da
yıllara göre artmaktadır. Sektörün en önemli ödülü "Kristal Elma Türkiye
Reklam ödülleri"dir. Her yıl ortalama 1000 reklam eserinin katıldığı bu
yarışmada TV, basın, radyo, sinema ve açıkhava reklamlarının yanısıra; reklam
filmi yapımı, yönetimi, müziği ve reklam fotoğrafı ayrı ayrı
ödüllendirilmektedir.
Günümüzde, üretici ile
tüketici arasındaki uzaklığın artması, çok değişik mal ve hizmetlerin
tüketicilere tanıtılması gereği ve eski mamullerin geliştirilerek yeniden
pazarlara sunulması, reklamı bir iletişim aracı olarak karşımıza çıkarmaktadır.
Reklamın kullanımı konusunda ülkelerin ekonomik kalkınma düzeyleri etkin bir
rol oynuyorsa da hemen hemen tüm ülkelerde reklama ihtiyaç duyulmaktadır.
Özellikle, serbest piyasa ekonomisinin geçerli olduğu ülkelerde reklamın önemi
büyüktür.
TÜRKİYE’DE
RADYO
Türkiye’de ilk radyo istasyonu, 1927
yılında yeni postanenin üst kalında kurulan küçük bir verici postadır. Bunu
birkaç yıl sonra Ankara’daki diğer bir küçük vericinin yayma girişi
izlemiştir. Gelirlerim abonelerden aldıkları ücretlerle sağlayan bu özel
kurumlar, Han konusundaki çok seyrek istekleri de cevaplandırıyorlardı. Ancak
yayın alanlarının darlığı ve abone sayısının azlığı radyo reklamcılığının
gelişmesin! engelliyordu.
1938’de radyo kurma ve işletme yetkisi, çıkarılan kanunla Münakalat Vekaletine verilmiş, hemen arkasından Ankara Radyosu işletmeye açılmıştır. Böylece Devlet yöntemine giren radyoculukta İlan ve reklama yer verilmiyordu. 1939’da Matbuat Umum Müdürlüğüne bağlanan radyoların kuruluş kanunu 1949’da yeniden değiştirilmiş, Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğüne bağlı bir Daire Müdürlüğü ile yönetilen radyolarda bazı resmi bildiriler Dışında, reklamlara yine izin verilmemiştir.
1949’da kurulan ve oldukça geniş bir yayın alanına sahip olan İstanbul Radyosu, 1950’den sonra süratle gelişen ekonomik düzen içinde, devamlı olarak ilan ve reklam taleplerine hedef olmuştur. Nihayet, çeşitli zorlamalar karşısında 3/12/402 sayı ve 27.1.1951 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle radyolar reklama açılmıştır. Bu, yurdumuzda düzenli radyo reklamcılığının başlama tarihidir, Bu kararname, 26.2.1962’de kaldırılarak eksik yönleri tamamlanıp işlemeyen tarafları düzeltilmiş olarak 6/233 sayılı kararname yürürlüğe girmiştir. Bu değişiklik de pek yararlı olamamış, nihayet 1.5.1964 tarihinde kabul edilen 359 sayılı kanunla radyoların idaresi TRT- Türkiye Radyo Televizyon Kurumuna bırakılmıştır.
1938’de radyo kurma ve işletme yetkisi, çıkarılan kanunla Münakalat Vekaletine verilmiş, hemen arkasından Ankara Radyosu işletmeye açılmıştır. Böylece Devlet yöntemine giren radyoculukta İlan ve reklama yer verilmiyordu. 1939’da Matbuat Umum Müdürlüğüne bağlanan radyoların kuruluş kanunu 1949’da yeniden değiştirilmiş, Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğüne bağlı bir Daire Müdürlüğü ile yönetilen radyolarda bazı resmi bildiriler Dışında, reklamlara yine izin verilmemiştir.
1949’da kurulan ve oldukça geniş bir yayın alanına sahip olan İstanbul Radyosu, 1950’den sonra süratle gelişen ekonomik düzen içinde, devamlı olarak ilan ve reklam taleplerine hedef olmuştur. Nihayet, çeşitli zorlamalar karşısında 3/12/402 sayı ve 27.1.1951 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle radyolar reklama açılmıştır. Bu, yurdumuzda düzenli radyo reklamcılığının başlama tarihidir, Bu kararname, 26.2.1962’de kaldırılarak eksik yönleri tamamlanıp işlemeyen tarafları düzeltilmiş olarak 6/233 sayılı kararname yürürlüğe girmiştir. Bu değişiklik de pek yararlı olamamış, nihayet 1.5.1964 tarihinde kabul edilen 359 sayılı kanunla radyoların idaresi TRT- Türkiye Radyo Televizyon Kurumuna bırakılmıştır.
Radyo
Reklamcılığı
Radyoların reklama açıldığı 1951
yılından itibaren ilk reklam saatleri bankalar, resmi, yarı resmi kuruluşlar ve
büyük firmalar tarafından özel program yapmak üzere kiralandı. Sonraları ileri
görüşlü bazı kişiler, kollektif reklam programları düzenlemek suretiyle
profesyonel radyo reklamcılığım başlattılar.
Amerika’da Wayne Couuty Universty’de bir sömestr reklamcılık ve muhasebe tahsil ettikten sonra yurda dönen Faruk Deniz, 1956 yılında 5.000 lira sermaye ile Televizyon reklam’ı kurarak radyo reklamcılığına başladı. Yine bu sıralarda Sedef Reklam adı altında aynı alana atılan. Türkan Sedefoğlu hem ilk radyo reklamcılarından biri, hem de ilk kadın reklamcı sayılabilir.
İstanbul Radyosundaki bu teşebbüslerin paralelinde, Ankara’da da Can Okan. Teleradyo adındaki firmasıyla radyo reklamcılığının öncüsü oldu.
Hareket süratle gelişti, 1957-1959 arasında Radar Reklam, Ses Reklam, Melodi Reklam, Anten Reklam gibi kuruluşlar birbirini izledi. Genellikle Türkiye radyolarında spiker ve teknisyen olarak çalışmış olanlar, konuyu yakından tanımaları nedeniyle radyo reklamcılığının başarılı kişileri oldular. Bunlar arasında Tank Gürcan-Farek Yener ikilisinin kurduğu Anten Reklam, Maarifi Orhon’un Orhon Reklam’ı, Türkan Poyrazoğlu’nun Poyraz Reklam’ı, Alkan Soykök’ün Tunç. Altın Soylu’nun Altın Reklamları sayılabilir.
Amerika’da Wayne Couuty Universty’de bir sömestr reklamcılık ve muhasebe tahsil ettikten sonra yurda dönen Faruk Deniz, 1956 yılında 5.000 lira sermaye ile Televizyon reklam’ı kurarak radyo reklamcılığına başladı. Yine bu sıralarda Sedef Reklam adı altında aynı alana atılan. Türkan Sedefoğlu hem ilk radyo reklamcılarından biri, hem de ilk kadın reklamcı sayılabilir.
İstanbul Radyosundaki bu teşebbüslerin paralelinde, Ankara’da da Can Okan. Teleradyo adındaki firmasıyla radyo reklamcılığının öncüsü oldu.
Hareket süratle gelişti, 1957-1959 arasında Radar Reklam, Ses Reklam, Melodi Reklam, Anten Reklam gibi kuruluşlar birbirini izledi. Genellikle Türkiye radyolarında spiker ve teknisyen olarak çalışmış olanlar, konuyu yakından tanımaları nedeniyle radyo reklamcılığının başarılı kişileri oldular. Bunlar arasında Tank Gürcan-Farek Yener ikilisinin kurduğu Anten Reklam, Maarifi Orhon’un Orhon Reklam’ı, Türkan Poyrazoğlu’nun Poyraz Reklam’ı, Alkan Soykök’ün Tunç. Altın Soylu’nun Altın Reklamları sayılabilir.
TÜRKİYE’DE REKLAM FİLMLERİ
Başlangıçta bazı iş adamları kendi
istek ve teşebbüsleriyle, film prodüksiyon firnmalarına bir takım basit
filmler yaptırarak reklamcılığın sinema mecrasına girmesine ön ayak
olmuşlardır. Bunlar arasında Güven Sigorta, Cemil Akar (Radyolin), Krem Pertev
ve Rıdvan Umay sayılabilir.
Bu konuyu ciddi olarak ele alıp reklam filmi alanının açılmasında öncü olanların basında Güzel Sanatlar Akademisi Profesörlerinden Vedat Ar’ı görüyoruz. Vedat Ar, Filmar adındaki firmasında hazırladığı esprili çalışmalarıyla halka reklam filmlerim sevdirip kabul ettirmekte baş rolü oynamıştır. Amerika’da ihtisas yapmış olan tanınmış fotoğrafçı ve film kameramanı Kemal Baysal da titiz çalışmasıyla hazırladığı reklam filmleriyle bu alanda kaliteli eserler vermiştir.
Amerikan Haberler Bürosunun desteği ile dokümanter ve aktüalite filmleri hazırlamak üzere İlhan Arakon, Haluk Durukal, Galip San üçlüsünün kurduğu ADS ajansı, sonraları reklam filmi çalışmalarım da konuları arasına almıştır, 1949’da AND Film’de canlı resim çalışmalarına başlayarak Türkiye’de bu tekniği ilk gerçekleştiren kişi olan Yüksel Unsal, 1960’da Vedat Ar ile birlikte Vog-Bali firması için hazırladığı bir seri filmi animasyonun reklam alanına girmesini sağlamıştır.
1961’de Yüksel Ünsal-Mehmet Muhtar-Kemal Baysal ortaklığı, ilk renkli reklam filmlerini yapmaya başlıyordu. O sıralarda memleketimizde renkli filmlerin banyo ve kopya işlemleri yapılamadığından, işin en güç yönünü bu filmlerin laboratuar işlemleri için iki defa yurt dışına gidip gelmesi teşkil ediyordu. Her ne kadar Almanya’daki Arnold Richter ile İngiltere’deki Arthur Rank stüdyoları ile anlaşmalar yapılmışsa da yıkanmamış filmin yurt dışına çıkışı, her seferinde Bakanlar Kurulu müsaadesini gerektirmesi nedeniyle büyük bir problem oluyordu. Bütün güçlüklere rağmen bir yıl içinde çeşitli bankalar ve firmalara başarılı renkli reklam filmleri yapıldı.
1962’de Mehmet Muhtar ile Yüksel Unsal, Kemal Baysal’dan ayrılarak Sintel Film’i kurdular. Başta Unilever ve Türk Ticaret Bankası olmak üzere çeşitli işletmeye renkli, siyah-beyaz, normal ve animasyon türünde filmler hazırlandılar.
Ancak sezgisel reklamcılığın yerini yavaş yavaş bilimsel reklamcılığın aldığını ve modern reklamcılık anlayışı içinde bir prodüksiyon firmasının tek basma başarı sağlayamayacağım, bir ajans çalışması gerektirdiğini hisseden ortaklar 1967’de Sintel Film’i kapattılar ve Mehmet Muhtar Grafika Reklam Ajansının Film departmanına, Yüksel Unsal da Ankara Reklam Ajansının Yaratıcı Daire Başkanlığına geçtiler.
1964-1965 yılları film reklamcılığının en hareketli devreleridir. Gerek basında gerekse AND Film’in canlı resim çalışmalarında başarı göstermiş karikatüristler reklam filmi yapımında çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Ali Ulvi Ersoy-Bedri Koraman-Yalcın Tüzecan’ın bir araya gelerek kurduğu Karikatür Reklam, üç sanatçının eş değerde olması ve yardımcı kadronun yetersizliği nedeniyle uzun ömürlü olamamıştır. Bu arada Ferruh Doğan, Yalçın Çetin, Eflatun Nuri, Tonguç gibi sanatçılar da çeşitli adlarda çeşitli firmalar kurup dağılarak birçok animasyon çalışmaları yapmışlardır. Reklam filmlerini bambaşka açıdan ele alan İstanbul Reklam, kollektif radyo reklamcılığının bir benzerini sinemada uygulamıştır. Ancak çoğu 5-6 metrelik siyah-beyaz ve basit animasyon çalışmalarından ibaret bu filmler yapımcısına büyük yarar sağlamışsa da film reklamcılığına yarardan ziyade zarar vermiş, halkın tepkilerine hedef olmuştur. Zaman zaman Altan Erbulak, Oğuz Aral gibi karikatür alanında haklı ün yapmış sanatçılarla çalışması dahi istanbul Reklam’ın olumsuz sonuçlara gidişini önleyememiştir.
Bu konuyu ciddi olarak ele alıp reklam filmi alanının açılmasında öncü olanların basında Güzel Sanatlar Akademisi Profesörlerinden Vedat Ar’ı görüyoruz. Vedat Ar, Filmar adındaki firmasında hazırladığı esprili çalışmalarıyla halka reklam filmlerim sevdirip kabul ettirmekte baş rolü oynamıştır. Amerika’da ihtisas yapmış olan tanınmış fotoğrafçı ve film kameramanı Kemal Baysal da titiz çalışmasıyla hazırladığı reklam filmleriyle bu alanda kaliteli eserler vermiştir.
Amerikan Haberler Bürosunun desteği ile dokümanter ve aktüalite filmleri hazırlamak üzere İlhan Arakon, Haluk Durukal, Galip San üçlüsünün kurduğu ADS ajansı, sonraları reklam filmi çalışmalarım da konuları arasına almıştır, 1949’da AND Film’de canlı resim çalışmalarına başlayarak Türkiye’de bu tekniği ilk gerçekleştiren kişi olan Yüksel Unsal, 1960’da Vedat Ar ile birlikte Vog-Bali firması için hazırladığı bir seri filmi animasyonun reklam alanına girmesini sağlamıştır.
1961’de Yüksel Ünsal-Mehmet Muhtar-Kemal Baysal ortaklığı, ilk renkli reklam filmlerini yapmaya başlıyordu. O sıralarda memleketimizde renkli filmlerin banyo ve kopya işlemleri yapılamadığından, işin en güç yönünü bu filmlerin laboratuar işlemleri için iki defa yurt dışına gidip gelmesi teşkil ediyordu. Her ne kadar Almanya’daki Arnold Richter ile İngiltere’deki Arthur Rank stüdyoları ile anlaşmalar yapılmışsa da yıkanmamış filmin yurt dışına çıkışı, her seferinde Bakanlar Kurulu müsaadesini gerektirmesi nedeniyle büyük bir problem oluyordu. Bütün güçlüklere rağmen bir yıl içinde çeşitli bankalar ve firmalara başarılı renkli reklam filmleri yapıldı.
1962’de Mehmet Muhtar ile Yüksel Unsal, Kemal Baysal’dan ayrılarak Sintel Film’i kurdular. Başta Unilever ve Türk Ticaret Bankası olmak üzere çeşitli işletmeye renkli, siyah-beyaz, normal ve animasyon türünde filmler hazırlandılar.
Ancak sezgisel reklamcılığın yerini yavaş yavaş bilimsel reklamcılığın aldığını ve modern reklamcılık anlayışı içinde bir prodüksiyon firmasının tek basma başarı sağlayamayacağım, bir ajans çalışması gerektirdiğini hisseden ortaklar 1967’de Sintel Film’i kapattılar ve Mehmet Muhtar Grafika Reklam Ajansının Film departmanına, Yüksel Unsal da Ankara Reklam Ajansının Yaratıcı Daire Başkanlığına geçtiler.
1964-1965 yılları film reklamcılığının en hareketli devreleridir. Gerek basında gerekse AND Film’in canlı resim çalışmalarında başarı göstermiş karikatüristler reklam filmi yapımında çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Ali Ulvi Ersoy-Bedri Koraman-Yalcın Tüzecan’ın bir araya gelerek kurduğu Karikatür Reklam, üç sanatçının eş değerde olması ve yardımcı kadronun yetersizliği nedeniyle uzun ömürlü olamamıştır. Bu arada Ferruh Doğan, Yalçın Çetin, Eflatun Nuri, Tonguç gibi sanatçılar da çeşitli adlarda çeşitli firmalar kurup dağılarak birçok animasyon çalışmaları yapmışlardır. Reklam filmlerini bambaşka açıdan ele alan İstanbul Reklam, kollektif radyo reklamcılığının bir benzerini sinemada uygulamıştır. Ancak çoğu 5-6 metrelik siyah-beyaz ve basit animasyon çalışmalarından ibaret bu filmler yapımcısına büyük yarar sağlamışsa da film reklamcılığına yarardan ziyade zarar vermiş, halkın tepkilerine hedef olmuştur. Zaman zaman Altan Erbulak, Oğuz Aral gibi karikatür alanında haklı ün yapmış sanatçılarla çalışması dahi istanbul Reklam’ın olumsuz sonuçlara gidişini önleyememiştir.
TÜRKİYE’DE REKLAM SEKTÖRÜ HARCAMALARI
Türkiye’de kişi başına tanıtım harcamasının yaklaşık
20 euro olduğunu ancak bunun pek çok Avrupa ülkesinin gerisinde olduğunu
belirtmeliyiz. Örnek verecek olursak, ortalama olarak kişi başı tanıtım
harcamasının Yunanistan’da 230 euro, Almanya’da ise 244 euro civarında olduğunu
söyleyebiliriz.
Sektör içinde Türkiye’de ilk 10–15 firma, bu tip
yatırımlarının yaklaşık %40’ını temsil ederken, ilk 10’da 6 firmanın küresel
marka olması yerel markalarımızın cesaretlendirilmesi gerekliliğini ortaya
koymaktadır.
Türkiye’de 2006 verilerine göre; 24’ü ulusal, 76’sı
kablo, diğerleri bölgesel ve yerel olmak üzere 340 televizyon kanalı, 34 ulusal
gazete ve düzenli tanıtım alan 250 dergi bulunmaktadır. 2006’da 14 bin firma 17
bin marka için bu tip çalışma yaparken tam hizmet veren reklam ajansı sayısı 100’ü
bulmaktadır.Günümüzde ise binlerce televizyon kanalı,binlerce marka ,yüzlerce
gazete,dergi ve reklam ajansı bulunmaktadır.
Reklamcılık Sektöründe
yer alan mecralardan söz edecek
olursak;
REKLAM MECRALARI
Reklam ya da reklam kampanyalarının en
önemli aşamalarından biri reklam
mecrasının (ortamının) seçimidir.
Reklam mecraları mesaj ile hedef kitlenin
buluştuğu yerdir. Bu noktada yapılacak
yanlış bir seçim mesajın hedef kitle dışındaki
kişilere ulaşması anlamına
gelmektedir. Bu da reklam için yapılan bütün çalışmaların
ve harcamaların boşa gitmesi anlamına
gelmektedir.
Genel olarak reklam mecraları aşağıda
sınıflandırılmıştır:
1.
Basılı reklam mecraları
a. Gazete,
b. Dergi,
c. El ilanı,
d. Katalog,
e. Broşür.
2.
Yayın yapan reklam mecraları
a. Radyo,
b. Televizyon.
3.
Diğer mecralar
a. Elektronik mecralar (CD-rom,
multimedya, İnternet v.b.)
b. Fuarlar,
c. Açık hava reklam araçları;
i. Yol panoları (Billboard),
ii. Duvar ve çatı reklamları,
iii. Otobüs, tren, vapur, taksi gibi
toplu taşıma araçlarının içi ve dışına
konan reklamlar,
iv. Standlarda, duraklarda, iskele,
istasyon, havaalanı vb.
Mekanlarda yer alan reklamlar,
v. Afişler,
vi. Eskavizyon.
d. Doğrudan postalama,
e. Sinema,
f. Satış yeri reklam malzemeleri
g.İnternet Reklamcılığı
Ana Mecralara göre reklam
harcamalarını Tablo 1. inceleyecek olursak; ilk üç
sırada TV, Basın ve Açıkhava yer
almaktadır. Bu tabloda yer almayan ancak,
günlük hayatımızın ayrılmaz bir
parçası haline gelen İnternet’te alternatif mecra
olarak hızlı bir gelişme göstermiş
olup bununla ilgili Türkiye’de ve dünyada birçok
araştırmalar
yapılmaktadır.
Dergiler
Türkiye’de diğer batı ülkelerine nazaran daha az kullanılan bir reklam
mecrasıdır. Neden olarak, dergilerin okunma oranı ve okuyucu katsayılarının çok
düşük olması ve bu nedenle de TV ve gazete gibi mecralara göre kişi başına
ulaşım maliyetlerinin çok yüksek olmasını gösterebiliriz. Dergiler ülkemizde
ancak hedef kitleler net bir şekilde belli olduğunda, üst gelir gruplarına
yönelik ürün – hizmet sunulacağı zaman veya diğer mecralara destek amaçlı
kullanılabiliyor.
Radyo
ise reklam sektörü içinde hâlâ tam olarak değeri
anlaşılamamış ve bu nedenle yeterince etkin kullanılamayan bir mecra.Türkiye
bir TV ülkesi olduğuna ve eğitim düzeyi ile paralel olarak yakın gelecekte de
bunun değişmesine yönelik bir belirti olmadığına göre televizyon radyo üzerinde
baskın olmaya devam edecektir.
İnternet reklamcılığı bütün
dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla büyümektedir. Teknolojinin gelişmesini
takiben büyüyen bu mecra özellikle Gsm şirketleri, bankalar ve otomotiv
şirketleri tarafından tercih edilmektedir. Üst gelir ve eğitim grubuna ulaşma
özelliği ve interaktivite avantajı nedeniyle tercih edilen bu mecranın,
Ülkemizde bu alanda yapılan harcamayı kesin olarak belirleyen bir ölçümleme
olmaması nedeniyle ne kadar büyüdüğü tam olarak bilinmemektedir.
Ülkemizde en hızlı gelişen mecralardan biri de Açıkhava reklamcılığıdır. Sebebi Türkiye’de outdoorun ancak anlaşılmaya
başlanması ve modern uygulamaların yeni yeni hayata geçirilmesidir. Son
yıllarda Açık hava tanıtımları yapan şirketlerin birçok yeni ve yaratıcı
uygulamayı ülkemize getirmesiyle bu mecra sektör içinde hızla büyüme
göstermektedir.
Reklamcılık sektöründe,
İnternet ve Açık hava reklam mecraları hızla büyürken, radyo ve dergilerin
sektör açısından değeri tam anlaşılamamışken, Türkiye’de bu gün ve gelecekte basın
ve televizyon ağırlığını koruyacaktır. Basını finans sektörü başta olmak üzere
açıklama yapmaya ihtiyacı olan sektörler kullanmaktadır. Çünkü tv ye oranla
bilgi verebilme ve anlatabilme imkânı daha fazladır. Bunun yanı sıra tüketim
söz konusu olduğunda televizyon daha ilginç olabilmektedir. Türkiye’de tanıtım
sektöründe dünya standartları kullanılmaya başlandığı andan itibaren tanıtım
mecralarında da daha rasyonel bir kullanım söz konusu olacaktır.
Ayrıca Türkiye de reklam harcamalarında 2000-2016 yılları arasında tahmini verilere göre gazete ve televizyon reklam harcamalarında ilk sırada yer almıştır. Televizyon reklamcılığı, reklam harcamalarının ortalama %50 den fazlasını oluşturmaktadır.
IAB Türkiye tahminine göre, 2014 yılında Türkiye
reklam harcamaları %20-23 oranında arttığını ve reklamcılık sektörü toplamda %
7 oranında büyüdüğünü tahmin eden IAB büyüme hızının sektörün oldukça ileride
olduğunu gösteriyor. Ayrıca Türkiye dijital reklamcılık sektörü açısından
büyüme oranın % 11,4 olduğunu ve Avrupa birliği ülkelere göre seviye
atlattığını belirtmektedir.
GELİR
TÜRLERİ
|
RADYO
|
TELEVİZYON
|
TOPLAM
|
REKLAM
|
167,472,194.49
|
2,762,886,494.49
|
2,930,358,688.98
|
SPONSORLUK
|
16,612,400.79
|
167,872,383.40
|
184,484,784.19
|
ÜRÜN YERLEŞTİRME
|
134,463.62
|
20,626,895.48
|
20,761,359.10
|
TELE ALIŞVERİŞ
DİĞER
|
1,571,890.05
|
29,777,301.75
|
31,349,191.80
|
110,047.74
|
1,094,365.42
|
1,204,413.16
|
|
TOPLAM
|
185,900,996.69%6
|
2,982,257,440.54%94
|
3,168,158,437.23
|
Kaynak: 2013 Radyo ve Televizyon Gelir Türleri(7)
Reklam gelir dağılımına bakıldığında reklam sektöründe
en fazla gelir televizyon reklamları oluşturduğunu göstermektedir. Gelir
dağılımında % 94 orana sahip olan televizyon reklamları en fazla gelir
dağılımını reklam filmleri kapsamaktadır.
Giderek büyüyen reklam sektörü şirketleri tarafından
büyük bir pazar payına sahip olan ve hedef pazarı haline gelen reklamcılık
faaliyetleri çığ gibi büyümektedir. İnternet reklamcılığı alanında hızla
büyüyen Türkiye, firmaların reklamlarını internet aracılığıyla Pazar faaliyetlerini
sürdürmektedirler. Kobiler ve holdinglerin hedef pazarı haline gelmesini
sağlayan reklamcılık faaliyetleri ürün kar marjını artırmaktadır. İnternet
reklamları müşteriyi tüketici konumuna sürüklerken kar oranlarını artırma
hedefini gütmektedirler. Online satış hizmetleri ve reklamcılık faaliyetleri
müşteri kitlesini arttırmaktadır. Sanal reklamcılık dizi sektörüne hızlı giriş
yaparak sanal reklam uygulamasını hayata geçirmişlerdir. Dizi sektörünün
yanında spor müsabakalarında sporcuların kıyafetlerine sponsor olan firmalar
sosyal alan da mesaj verirken aslında var olan reklamlarını geniş kitleye
duyurmaktadırlar.
Reklam yatırımları 2008
ekonomik kriziyle düşüş göstermektedir. En yüksek reklam yatırımı 2007
yıllındadır. Türkiye de 2003-2008 yılları arasında 1654,98 Milyon TL reklam
yatırımı yapılmıştır.
Ayrıca Reklamcılar Derneği dernek üyesi medya ajanslarının verileriyle
hazırlanan 2016'nın ilk yarısındaki reklam yatırımları haberinde bizlere daha ayrıntılı bilgiler vermekte o habere
göre :
Türkiye’de medya yatırımları, 2016 yılının ilk 6
ayında 3.662 milyon TL’ye ulaştı.
Yıl sonuna kadar %10 büyüme öngörülüyor.
Reklamcılar
Derneği üyesi medya ajanslarının verileriyle hazırlanan 2016'nın ilk
yarısındaki reklam yatırımları açıklandı. Türkiye'de ilk 6 ayda toplam reklam
yatırımı 3.662 milyon TL'yi buldu. Dijital mecralardaki (%22) yükselişte en
büyük payı "mobil" aldı.
Reklamcılar Derneği, her 6 aylık dönem sonunda
hazırladığı Türkiye’deki reklam yatırımları çalışmasının 2016 yılı ilk 6 ay
sonuçlarını açıkladı. Sonuçlara göre; 2015’in ilk 6 ayına göre sektör %14
büyürken, reklam yatırımları toplamı 3.662 milyon TL’yi buldu. Yatırımların
%53.2’sini televizyon, %14.75’ini basın, %22.07’sini dijital, % 6.42’sini
açıkhava, % 2.27’sini radyo ve % 1.3’ünü ise sinema reklamları oluşturdu. 2016
yılı sonu için %10'luk bir büyüme öngörülüyor.
Radyo, sinema ve açıkhava reklam
yatırımları yükseldi
Bu yılın ilk yarısında en büyük artış radyo
reklamlarında yaşandı. Radyo reklamlarına yapılan yatırım geçen yıl aynı
dönemde 62.78 milyon TL iken 2016'nın ilk yarısından %32.46'lık bir artışla
83.16 milyon TL'ye yükseldi. Radyonun ardından dikkat çeken bir yükseliş de
geçen yıl olduğu gibi sinema reklam yatırımlarında oldu. Geçtiğimiz yıl 41
milyon TL olan toplam sinema reklam yatırımı bu yıl 47.47 milyon TL’ye ulaşarak
%15.69’luk bir artış sağladı. Toplam açıkhava reklam yatırımı ise, bir önceki
yıla göre %9,66 oranında arttı.
Dijital reklam yatırımları aynı
oranda artmaya devam ediyor
Dijital reklam yatırımları büyümeyi istikrarlı bir
şekilde sürdürüyor. 2015 yılı ilk 6 ayında %22 artış gösteren reklam yatırımı
bu yıl da aynı oranda artış gösterdi. 2016 yılı ilk 6 ayında dijital reklam
yatırımı toplamda 808.21 milyon TL'ye ulaştı. Bu rakamlara display, mobil ve
search de dahil. Dijital reklam yatırımlarındaki dağılım içinde mobil
%41.78'lik artış ile en dikkat çeken reklam alanı oldu. Dağılımda ikinciği
%11.54 ile search uygulamaları, üçüncülüğü ise % 9.11'lik pay ile display
uygulamaları aldı.
Gazete ve dergi reklam
yatırımlarında kısmi düşüş
2016’in ilk 6 ayında gazetelerin reklam yatırımından
aldığı pay düşerken, net reklam gelirinde de %3.3’lük düşüş gerçekleşti.
Gazetelerdeki düşüşü %2.37'lik oranla dergiler izledi. Toplam gazete reklamı
yatırımı geçen yıl aynı dönemde 508.15 milyon TL iken bu yıl 491.32 milyon TL
olarak gerçekleşti. Dergi reklam yatırımı ise geçtiğimiz yıl 50 milyon TL iken
bu yılın ilk yarısında 48.82 milyon TL'ye geriledi.
Dünya reklam yatırımlarında %6.5
büyüme bekleniyor
2016 yılı sonunda tüm dünyada reklam yatırımlarının
%6,5 büyümesi bekleniyor. Reklam Yatırımının Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH)
oranı açısından bakıldığında ise dünya ortalaması binde 75 civarındayken, bu
oran Türkiye’de binde 30-35 olarak gerçekleşiyor. Ekonomik kriz yaşanan
ülkelerin Reklam Yatırımı/GSYH oranının Türkiye’nin üstünde olduğu görülüyor.
2016 beklentisi ise bu oranın Türkiye için binde 35 olması yönünde.
Araştırma Metodolojisi
TV, radyo, gazete, dergi, sinema, açıkhavada
yayınlanan reklamlar, Türkiye’de Nielsen tarafından raporlanmaktadır. Reklam
harcamaları raporunda fiyatlandırma, tarife fiyatlarına göre (brüt fiyatlar
üzerinden) yapılmaktadır. Reklamcılar Derneği’ne üye medya planlama ve
satınalma ajansları, Nielsen tarafından raporlanan brüt reklam yatırımlarına,
mecra bazında kendi tahmin ettikleri indirimleri uygulayarak toplam net reklam
yatırımlarını hesaplamaktadır. TV, radyo, gazete, dergi, sinema, açıkhava net
reklam yatırımı tahminlerinde kapsam, Nielsen tarafından raporlanan mecralar ve
burada yayınlanan reklamlardır. İnternet (display ve mobil) reklamları herhangi
bir kuruluş tarafından ölçümlenmemektedir. İnternet reklam yatırımını her bir
medya ajansı kendi olanaklarıyla tahmin etmektedir. Reklamcılar Derneği, her 6
aylık dönem sonunda medya planlama ve satınalma ajansları tarafından hesaplanan
tahmini net medya yatırımlarını toplayıp, en düşük ve en yüksek rakamları
eleyerek, kalanlar arasındaki ortalamayı almakta ve net medya yatırımı olarak
açıklamaktadır.