Reklamım hikaye anlatıcılığı ile nasıl birleştirildiği ve bu birleşme ile reklamların nasıl daha çok izlettirilmeye çalışıldığı makalemiz yayımlandı...
Özet
Hikâye ve hikâye anlatıcılığı insanlığın var olduğu ilk günden bu yana kullanılan, geçmişteki yaşamı gelecekteki nesillere etkili bir şekilde aktaran, ikna ve etki gücü yüksek sözlü veya sözsüz bir iletişim biçimidir. Reklamda hikâye anlatıcılığı; reklamın satış, tanıtım, imaj ve diğer markalardan farklı olmak gibi amaçları ve hedefleri doğrultusunda kullanılan önemli bir tekniktir. Bu çalışmanın amacı özel gün reklamlarını hikâye anlatıcılığı çerçevesinde incelemektir. Analize konu olan reklamlar nicel içerik analizi tekniğiyle değerlendirilmiştir. Örnekleme dahil olan reklamlar; tür, sektörel dağılım, özel günler, süre, çekicilik, karakter arketipleri, çekirdek öykü modeli, hikâye türleri ve hikâye amaçları kategorileri açısından değerlendirilmiştir. Araştırma kapsamında markaların özel gün reklamlarında anlatılacak birer hikâyeleri olduğu ve reklamların hikâyeler aracılığıyla hedef kitle ile duygusal bir bağ kurmaya çalıştıkları belirlenmiştir.
Dilerseniz daha fazla okumak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz...
Tolstoy şöyle diyor: “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir...” Ben de bu sözden esinlenerek her insanın birer hikayesi olduğunu fark etmiş ve bu şekilde tez konumu bulmuştum... Önce Giresun Üniversitesi'nde Önlisans, daha sonra Erciyes Üniversitesi'nde Lisans eğitimi alarak hikayeme başladım... Ve bu hikayenin bana yetmeyeceğine, bunun bir devamı olmasına karar vererek yüksek lisans eğitimime adım attım. Zorluklarıyla, kolaylıklarıyla sonra tekrar zorluklarıyla, zorluklarıyla demiş miydim? Uzun bir tez dönemini geride bırakarak ''Reklamda Hikaye Anlatıcılığı'' üzerine tezimi yazarak iki yıllık yüksek lisans serüvenimden mezun olma hakkı kazandım.
807441 numaralı ''Özel Gün Reklamlarında Hikâye Anlatıcılığı Üzerine Bir Analiz'' adlı tezime aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Tezimin Özeti; Hikâye ve hikâye anlatıcılığı insanlığın var olduğu ilk günden bu yana kullanılan,
geçmişteki yaşamı gelecekteki nesillere etkili bir şekilde aktaran, ikna ve etki gücü
yüksek sözlü veya sözsüz olarak kullanılan bir iletişim biçimidir. Reklamda hikâye
anlatıcılığı, reklamın satış, tanıtım, imaj ve diğer markalardan farklı olmak gibi amaçları
ve hedefleri doğrultusunda kullanılan önemli bir tekniktir. Bu çalışmanın amacı
reklamları hikâye anlatıcılığı çerçevesinde incelemektir. Çalışmanın literatür taraması
kısmında hikâye anlatıcılığı kavramı ele alınmış, reklamda hikâye anlatıcılığı ve konu ile
ilgili olarak yapılmış olan araştırmalar değerlendirilmiştir. Analize konu olan reklamlar
nicel içerik analizi yöntemiyle değerlendirilmiştir. Örnekleme dahil olan reklamlar; tür,
sektörel dağılım, özel günlerde, süre, çekicilik, karakter arketipleri ve hikâye türleri gibi
kategoriler açısından değerlendirilmiştir.
Bir marka yaratmak istiyoruz şöyle fiyakalı bir isim bulduk diyelim sonra da güzzeel bir logo çizdirdiniz (bana) ee n'oldu şimdi dünyaca ünlü bir marka mı olduk?
Cevap: HAYIR
Hayat bizden hep daha fazlasını istediği gibi, biz de hayattan daha fazlasını istemeliyiz. Markalar da böyledir.
Bir marka, sadece bir logo veya isimden çok daha fazlasıdır, bir işletmenin müşterilerinin ve paydaşlarının zihninde zaman içinde oluşturduğu genel algı ve itibardır. İnsanların belirli bir iş, ürün veya hizmetle ilgili sahip olduğu duygular, deneyimler ve çağrışımlardır.
Markalaşma yıllar süren bir süreçtir. Bu algıyı, hayal ettiğimiz itibarı yaratma ve yönetme sürecidir.
İçeriği ise şu şekildedir;
İşletmenizin değerlerini, kişiliğini ve benzersiz satış teklifini tanımlamayı ve ardından bunları çeşitli pazarlama kanalları aracılığıyla hedef kitlenize etkili bir şekilde iletmeyi içerir.
Güçlü bir marka, bir işletmenin kendisini rakiplerinden ayırmasına, müşteri sadakati oluşturmasına ve müşterilerinin zihninde kalıcı bir izlenim yaratmasına yardımcı olabilir.
Öte yandan zayıf veya olumsuz bir marka, yıllarca elde etmeye çalıştığımız işletmemizin itibarına zarar verebilir ve müşteri çekmeyi bırakın müşterileri elde tutmayı dahi zorlaştırabilir.
Bu nedenle, işletmelerin güçlü bir marka oluşturmak ve sürdürmek ve bunun iş hedefleri ve değerleriyle uyumlu olmasını sağlamak için zaman ve kaynak ayırması çok önemlidir.
İnsanlar her zaman birbirlerini ikna etmeye çalışırlar. Örneğin dışarıya çıkmak için annesinden izin alan bir çocuk annesini ikna etmelidir. Bu örnekteki gibi ikna hayatın birçok yerinde kullanıldığı gibi özellikle pazarlama ve reklamda kullanılmıştır. Biz de bu yazımızda iknayı, ikna yapısını ve dayandırdığı psikolojik etkileri örneklerle açıklayacağız.
İkna kavramı tarihsel olarak Aristo’ya dayanmaktadır.
Aristo iknada konuşmacının kişiliğinin, hedefin özelliklerinin ve ikna
edenin özelliklerinin mesajın ikna gücü üzerindeki etkilerinden
bahsetmiştir (Demirtaş, 2004).
Aristo’nun gözlemlerine göre insanlar düşünen bir varlık olduğu
için neredeyse her gün diğer insanları ikna etme girişiminde
bulunmaktadır.
İknaya yönelik bütün durumlarda asıl amaçlanan ise hedef kitleyi
başlama noktasından alıp arzulanan noktaya getirmektir.
Bu tutum değişikliği Aristo tarafından ikna olarak tanımlanmıştır
(Balcı, 2006:7).
İkna Bilgisinin Yapısı ve İçeriği;
İkna bilgisi, günlük hayatın en önemli bilgi alanlarından bir tanesidir. İnsanların öz benliklerini (inançlarını, duygularını, tutumlarını, kararlarını ve düşünce süreçlerini) dolayısıyla hayatlarının gidişatını ustaca değiştirme yeteneklerine sahip ajansların çabalarını hakkında bilgi verir ve önemli bir yorumsal düşünce sistemidir.
Friestead ve Wright (1994) bu düşünce sisteminde ikna bilgisinin beş farklı duruma yönelik düşünceden oluştuğunu ifade etmişlerdir.
Psikolojik Vasıtalarla İlgili Düşünceler: Ajansların İnsanları etkilemeye çalıştıkları önemli psikolojik eylemler hakkındaki düşünceleri ikna bilgisinde merkezi bir konuma sahiptir.
Bunlar; (algılar, inançlar, hisler, arzular, niyetler ve kararlar)
Pazarlamacıların Taktikleri Hakkındaki Düşünceler:
Bir ikna taktiği ile iknaya aracılık eden bir psikolojik durum arasında olası bir bağlantı algıladığında anlam kazanır.
Örneğin dikkat, duygu ya da güvenin bir aracı olarak kullanıldığında, reklamda bir ünlünün kullanılması bir ikna taktiği olarak anlamlı hale gelecektir. Ancak bu durum kişinin, ünlülerin varlığının tepkilerini etkileyebileceğine inanması durumunda geçerlidir.
Kişinin Kendi İkna ile Baş Etme Taktikleri Hakkındaki Düşünceleri:
Kendileri üzerlerindeki ikna girişimlerini yönetmek için yürütülen eylemler hakkında bilişsel, duygusal veya fiziksel inançlar geliştireceklerdir.
Örneğin, duygusal tepkilerinin reklamlarda gösterilen veya söylenenlerden de daha güçlü şekilde etkilendiğini algılayabilirler. Tam tersine, kendi dikkatlerini, hayal ettikleri şeyleri veya ürün faydaları hakkındaki kendi akıl yürütme becerilerinin daha yüksek olduğuna da inanabilirler.
İnsanlar, ajansın eylemleri, hedeflerde ürettiği psikolojik etkiler ve oluşan davranışsal sonuçlar arasındaki ilişkiler hakkında düşünceler geliştireceklerdir.
Örneğin, ajansların bazı özel davranışlar (bebeklerin gösterilmesinin insanları daha duygusal hale getirmesi gibi) sayesinde insanlar üzerinde belirli psikolojik etkileri kolaylıkla nasıl üretebildikleri ve bu etkilerin davranışları etkilemede ne kadar güçlü olduğu (insanları duygusal hale getirmenin, ürünü satın alıp almama konusunda çok güçlü bir etkiye sahip olması gibi) hakkında fikir sahibi olacaklardır.
Örneğin, Bu bebek reklamlarını izleyince sizde oluşturduğu duygusallığı ve rahatlamayı hissedebilirsiniz (hissetmezseniz zaten duygusuz bir insan olma ihtimaliniz vardır)
(Reklamda duygu ve çekicilikler konusunu ise ayrı bir yazıda kaleme alacağız)
İkna konusunda tüketiciler pazarlamacıların olası nihai hedefleri hakkında inançlar geliştireceklerdir. Tüketiciler için asıl hedef ise ikna ile başa çıkmanın etkin olmasıdır. Böylece psikolojik davranışlar ve fiziksel eylemler kişinin öğrenmesini, tutum geliştirmesini ya da diğer hedeflerine ulaşmasını sağlayacaktır.
Aynı zamanda tüketici satış elemanlarının ve reklamcıların asıl amaçlarının onu ürün ya da hizmete yönelik tutumlarını ve düşüncelerini etkilemeye çalışmak olduğunun da farkındadır.
Tüketiciler, pazarlamacıların reklam ve satış kampanyalarında ulaşmaya çalıştıkları hedeflerini şu şekillerde algılamaktadırlar:
• Pazarlamacının belirli özellikleriyle ilgili inançları etkileme,
• Üçüncü tarafların izlenimlerini yönetme (düzenleyicilerin, rakip firmaların düşünceleri), • İkna girişiminde pazarlamacının emek, para ve zaman yatırımını yönetme,
• Kendi imajını yönetme (bir kampanyada, bireysel kimlik veya kurum kültürü için ahlaki standartları yansıtma),
• Tüketicinin imajını yönetme (Tüketicilerin istediği her türlü saygı düzeyini sergileme),
• İkna girişimleri neticesinde edinilen deneyimsel faydaları yönetme (bir reklam kampanyasının oluşturulmasında veya müşteri etkileşimleri sırasında kişisel ihtiyaçların karşılanması).
Elbette tüm bunları bilimsel bir temele dayandırmadan olmaz. Bu temelde ise İkna Bilgi Modeli incelenecektir...
İkna Bilgi Modeli
İkna bilgi modeline göre tüketiciler, ikna etme/edilme konusunda
bilgi geliştirir ve bu bilgiyi satış görevlisiyle olan diyaloglarında
kullanırlar (Akalın ve Dilek, 2007).
İkna Bilgi Modelinin İşleyişi;
İkna bilgi modeli,
tüketicilerin (hedef kesim),
satışçıların (reklam alanında çalışanlar, pazarlamacılar benzeri esas
olarak ikna girişimine yön veren bireyler) ikna girişimine nasıl tepki verdikleri ile ilgili genel kapsamlı bir
teoridir.
İkna bilgi modelinin esas iddiası,
tüketicilerin bir aktörün onu etkileme teşebbüsünü anlamlandırmak
için ikna bilgisini kullanabildiğini ve ikna durumunu kendi hedefleri
doğrultusunda yönetmeye çalışması olmaktadır.
Şekilde İkna Bilgi Modeli, bireylerin
neden ikna oldukları üstünde
durmaktadır. Model aracılığıyla ilk
olarak tüketicinin ikna bilgisinin
nasıl oluştuğu, ürünle pazarlar
hakkındaki niteliklere ilişkin
bilgilerin nasıl kullanıldığı gibi
sorulara yanıt aranmakta, model
ikna edeni ve ikna edilmek
istenenleri de ifade edilmektedir
(Şahin, 2010).
İkna Bilgi Modeli, ajans ile hedef arasındaki ikna sürecindeki
etkileşimi göstermektedir. Şekildeki terimlerden “hedef”(target),
ikna girişimde ikna edilmek istenen tarafı (örn: seçmen, tüketici)
ifade etmektedir.
“Ajans”(agent) ise bir ikna girişiminde hedefini ikna etmek isteyen
tarafı (örn: bir reklam kampanyasından sorumlu firma, bireysel satış
elemanı) ifade etmektedir.
Kişilerin inanç, tutum, karar ve eylemlerini etkilemek amacıyla
tasarlanan mesajlarla ajansın stratejik davranışları ile hedefin
algılarını değiştirmek için yaptığı eylemlere “ikna girişimi”(attempt)
adı verilmektedir.
Tüketici bakış açısıyla, ajansın doğrudan gözlemlenebilen
davranışları “ikna olayı” (persuasion episode) olarak tanımlanmıştır.
Dolayısıyla hedef, ajans tarafından aynı konuda gönderilen bütün
mesajları ikna girişimi olarak algılayabilmektedir ve bu girişim
aynı ajanstan gelen tek bir reklam, satış/hizmet sunumu da
olabilmektedir.
“Başa çıkma” (cope) ifadesi ise hedefin, ajansın ikna girişimi ile
mücadele etmesini, bu girişimlere verdiği cevabı ifade etmektedir.
Ayrıca hedef için “ikna olayı ile başa çıkma” ifadesi ise ikna olayında
sadece bilişsel ve fiziksel eylemleri değil aynı zamanda bir ikna
girişiminde ajansın ikna davranışları hakkındaki düşüncelerini de
kapsamaktadır (Friestead ve Wright, 1994:2-3).
İkna Bilgi Modeli esasen ikna girişimin sonuçlarını belirlemek
ve şekillendirmek için birbiriyle etkileşim içerisinde olan üç bilgi
yapısına odaklanır.
Bu üç farklı yapı;
• İkna bilgisi; (ajans veya hedef için) bir kişiye ikna girişimlerini
tanıma, analiz etme, yorumlama, değerlendirme ve hatırlama imkanı
tanır. Ayrıca etkili ve uygun olduğu düşünülen ikna girişimiyle başa
çıkma taktiklerini seçip uygulama olanağı tanır.
• Ajans bilgisi; bir reklamcı veya satış elemanı gibi ajansın özellikleri,
yetenekleri ve ikna amaçları hakkındaki düşüncelerdir
• Konu bilgisi; ürün, hizmet ve aday gibi mesaja konu olan konular
hakkındaki düşünceler.
Sonuç olarak model ikna bilgisinin ;
a) İkna aracı olarak psikolojik olaylar,
b) Psikolojik olayların sebep ve sonuçları,
c) Psikolojik olayların önemi,
d) İnsanların psikolojik tepkilerini kontrol edebilme derecesi,
e) İkna sürecinin zamansal seyri,
f) Belirli ikna taktiklerinin etkinliği ve uygunluğu, hakkında
oluşturulan birbiriyle ilişkili bir dizi inanç seti olduğunu öne
sürülmektedir.
Kaynakça
TC Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Sosyal Medya Fenomenlerinin İkna Bilgi Modeli Kapsamında Ürünün Yayılma Hızı Ve Marka Tercihi Üzerine Etkileri Hazırlayan Şerife Koçak İşletme Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Tesettür Moda Reklamlarında İkna Bilgi Modelinin Kullanımı: Y Kuşağına Yönelik Bir Uygulama Hazırlayan Mustafa Enes Tepe İşletme Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Danışman Dr. Öğr. Üyesi Murat Öz Karaman
Joseph Sugarman 35 yıl metin yazarlığı yapmış ve Reklam Yazarının Elkitabı adlı kitabın yazarı. Bu yazımızda ondan yani onun kitabından neler öğrendiğimi örnek yaparak sizlerle paylaşacağım.
Kitapta Sugarman'ın reklam yazarlığı hakkında verdiği sayısız seminerden içerikler ve bu seminere katılan kişilerin nasıl reklam yazarak kendi işlerini büyüttükleri örneklerine rastlamak çokça mümkün.
Ayrıntılarla sizi boğmamak adına direkt olarak ''Reklam metinlerini nasıl yazmalıyız?'' sorusuna cevabımız şu şekildedir...
Reklamı yazmadan önce reklam yazarı olmalıyız bu insanların nasıl olması gerektiği hakkında şunlar aktarılmış. İlk olarak metin yazarlarının şöyle olması gerektiğini aktarıyor;
Dünyanın en iyi metin yazarlarının meraklı, çok okuyan, birçok hobisi olan, yolculuk etmeyi seven, çeşitli ilgi alanları bulunan, çoğu kez birçok beceride ustalaşıp sıkılan ve ardından ustalaşacağı başka beceriler arayan insanlardır.
Deneyim ve bilgiye susamışlardır ve diğer insanlar onlara ilginç gelir. Çok iyi birer dinleyici olma niteliğine sahiptirler. Çünkü beyninizde ne kadar çok deneyim ve bilgi depolarsanız, onları birbiriyle o kadar çok ilişkilendirebilir, eski malzemelerden o kadar çok yeni kombinasyon çıkarabilir, o kadar büyük bir fikir insanı olabilirsiniz ve bir metin yazarı olarak o kadar güçlü bir kapasite ortaya koyarsınız.
İyi bir metin yazarının nasıl olması gerektiği konusunda gerekli bilgileri aldıysak. Bu kitapta ilk önce hangi ürünün nasıl satılması gerektiği hakkında bilgiler de bizimle paylaşılıyor. Örneğin şu verilen örnek çok hoşuma gitmişti. ''Eğer bir hırsız alarmı alacaksam önce buna gereksinim duymam gerekir.''
Yani üründen önce ihtiyaç yaratmalıyız. ''Peki hırsız alarmı ihtiyacı nasıl oluşur?'' dediğinizi duyar gibiyim. Örneğin komşunuzun evine hırsız girdiyse, mahallenizdeki işlenen suçlar arttıysa ya da altın birikiminiz yastığınızın altındaysa. Alarma ihtiyaç sahibi kişileri bulduk demektir.
Şimdi sırada alarma ihtiyacı olan kişileri reklamla nasıl ikna edeceğimizde.
Reklam metni: Bir ürün ya da hizmeti satmak amacıyla bilgilerimizi kağıda dökerek yaptığımız zihinsel bir eylemdir. Ürünümüz hazır, bilgilerimiz de hazırsa geriye sadece yazmak kalıyor.
Bir ilanın bütün amacı tek bir şeye hizmet eder size ilk cümleyi okutmak. Öyle bir giriş yapmalısınız ki herkes o ilk cümleyi okusun.
Diyelim ki ilk cümledi okuttunuz sırada 2. amacınızda o da okuyucuya 2. cümleyi okutmaktır.
Böyle böyle 3. 4. 5. 6. cümleyi okutmaktır diyeceğimi düşünüyorsanız teoride haksız sayılmazsınız ama pratikte şöyle...
Reklam metninin ilk paragrafı ürünün satışı için gerekli ortamı oluşturmak üzerine kurulmalıdır.
Metinde kesin ve doğru cümlelerle okura evet dedirtmemiz gerekiyor. Örneğin; ''Altın birikimlerinizin çalınmasını istemezsiniz değil mi?'' (Bu cümleye hayır diyebilecek bir insan yoktur, olması teklif dahi edilemez...)
Metni öyle ilgi çekici yazmalıyız ki okuyucular, tıpkı kaygan bir kaydıraktan kayar gibi hızlıca o metni okumalılar.
Okuyucunun aklındaki soru ve sorunları metinde gidermemiz gerekiyor. Örneğin okuyucu; ''Acaba kaç günde alarm taktırabilirim?'' diye düşünebilir. Buna karşın metinin içinde ''Alarmınızın 2 günde evinize monte ediyoruz.'' gibi cevap cümleleri geçmelidir.
Okuyucu metinde meraklandırmalı böylece metnin hepsini okumasını sağlamalıyız. Öyle yazmalıyız ki okuyucular: ''Acaba bu reklamı okumazsam ne kaçırırım?'' gibi şeyler söylemeliler.
Aslında ürün ve hizmeti değil bir konsepti satmamız gerekiyor. Örneğimizden yola çıkarsak, alarm ürünü değil güvenli bir ev konseptini satmamız gerekiyor...
Akımıza hiçbir şey gelmedi mi? Kuluçkaya yatın... Aynen öyle tavuklar gibi kuluçkaya yatın... Elinizde kağıt kalem fikrin gelmesini beklerken başka şeylerle ilgilenelim, sonra tekrar metnimize bakalım. Olmadı mı? tekrar ve tekrar... Eninde sonunda sizin inadınız galip gelecek.
Metni yazarken örneğin bir gazetede tam sayfa ilan yazıyorsak. Okurun istediği kadar uzun olmalıdır. Yani ne paragraflarca çok uzun, ne de birkaç cümle kadar kısa...
Gazate mecrası demişken hangi mecrayı kullanırsak kullanalım, her iletişim yazardan alıcıya kişisel bir iletişim olmalıdır... Yani kişisel bir iletişim kuruyor gibi bir dille yazmalıyız...
Reklam metninde cümleler mantıksal biçimde sıralanmalıdır. Direkt olarak ürünü anlatmak yerine ürünün ne işe yaradığını ve kullanıcıya neler katacağını anlatmak daha faydalı olacaktır.
Diyelim ki metnimizi yazıp bitirdik... Şimdi düzenlemeye geçmemiz gerekiyor. Bu süreçte ise tam olarak neyi dile getirmek istiyorsak onu en az sayıda kelimeyle belirtmemiz gerekiyor. (Çünkü yazdığımız metin, okurun istediği kadar uzun olmalıdır.)
Yine diyelim ki metnimizi yazdık.. Ancak metin bize çok duygusuz ve düz geldi... Yazdığımız her cümleyi bir duyguyla bağdaştırmamız gerekiyor... Örneğin reklam çekiciliği stratejilerinden korku çekiciliği stratejisi kullanarak; okuyucunun evine her an hırsız girebileceği aktarılabilir...
Metnimiz yeterince duygusal oldu diyelim. Sugarman diyor ki ''Duyguyla satış yaparsınız ancak yapılan alımı mantıkla haklı gösterirsiniz.'' yani sadece duygusallık yetmiyor ona alacağı konsepti haklı çıkaracak mantıksal sebepler sunmalıyız. Örneğin alarmımızın maliyeti 100 TL ise bir hırsızın evinize getireceği maliyetten 15.000 TL (rakam belirterek) daha düşüktür demeliyiz.
Her şey hazırsa reklam ilanımız tam da şu şekilde olmalıdır.
1. Başlık
2. Alt Başlık
3. Fotoğraf ya da Çizim
4. Görsel Altı Yazı
5. Metin
6. Paragraf Başlıkları
7. Logo
8. Fiyat
9. Sipariş (Geri Dönüş) Aracı
10. Genel Sayfa Düzeni
Tüm bunları teker teker uyguladıysak Sugarman'ın metin yazarı konseptini aynen uygulamış oluyoruz. Tebrikler siz de Sugarman gibi metin yazıyorsunuz... Desem de bu motivasyonla evet ben oldum demeyin. Tekrar ve tekrar ve tekrar ve yine tekrar ederek sayısız denemeler yapın. Göreceksiniz ki güneşli günler yakın. Kendinize iyi bakın... (Nasıl kafiye yaptım ama?)
Bu metin için gerekli tüm öğeler Joseph Sugarman'ın ''Reklam Yazarının Elkitabı'' adlı kitaptan alınmıştır.
Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı adına “İstanbul” adında yeni bir tanıtım filmi yayımladı. Yayımlanan içeriğe de sert eleştiriler gecikmedi. Biz de bu yazımızda gelen eleştirileri ve bu eleştirilerin haklılık payını konuşacağız.
Sonralıkla tanıtım filmininin bazı sahnelerini kare kare inceleyeceğiz.
İlk olarak İstanbul sokaklarında dans ederek dolaşan bonus saçlı siyahi bir oyuncuyla karşılaşıyoruz. (Bu şekilde sokaklarda gezerseniz "Ne yapıyorsun lan değişik!" laflarıyla karşılaşıp biraz incinebilirsiniz.)
Daha sonra köprüde balık tutan amcaların misinalarını tutan bir genç kız görünüyor. (Ki bunu normalde yaparsanız balıkçı amcalar tarafından dayak yeme ihtimaliniz yüksek)
Bu karede de dans eden genç ve yaşlı avrupai bir tipte bir teyzeyi görmekteyiz. (Ülkemizde bu yaşta teyzeler genellikle emekli maaşı kuyruklarında beklerler.)
Daha sonra moda ikonu gibi kot kombinleriyle ağır abi gibi gezen yabancı abileri görüyoruz. (Ülkemizde bu şekilde yürümek "Sen dayı mısın lan!" tarzında laflara maruz kalmanıza sebep olabilir.)
Bu sahnede ise tarihi ve dini yapıların üstünde hoplayıp zıplayan hiperaktif bir genç arkadaşımızı görüyoruz. (Özellikle dini yapıların üstünde zıplamak size ve çevrenize ciddi zararlar verebilir.)
Daha sonra sokaklarda adeta bir kuğu gibi zıplayan balerinlerimizi görmekteyiz...
Daha sonra Starbucks tarzı bir kafede önümüze Amerikan kahvesi koyan bir baristayı görüyoruz. Arkasındaki menüde yazan yazıların da ingilizce olmasına dikkat edelim.
Daha sonra bir akşam yemeği masası görüyoruz. Yabancı oyuncularımız alkolsüz bir masada gülüp eğlenmektedirler. (Bu da bakanlığın politik görüşüyle ve gelecek olumsuz yorumlarla alakalı çekilen bir sahne)
En sonda da oyuncularımız teletabiler gibi İstanbul sokaklarında el ele tutuşup koşup oynamaktalar...
Tüm filme bakıldığında ise film moda reklamı kokmakta, sanki bir giyim markasının İstanbul koleksiyonu gösterilmekte gibi bir havası var. Filmde ise İstanbul is the new cool (yeni, havalı İstanbul) mesajı verilmekte ve oyuncuların özellikle yabancılardan seçilmesi ve film içindeki (örneğin kafedeki) yazıların ingilizce olması da filmin hedef kitlesinin türklerden değil, yabancılardan yani muhtemel turist adaylarından olduğu görülmekte. Ayrıca İstanbul'un yansıtıldığı avrupai hava İstanbul kültürünü tam olarak yansıtamamakta, yabancıların bizlere karşı olan algılarını değiştirme yönünde İstanbul'un modern ve seküler olduğu mesajları verilebilir ancak İstanbul'un o samimi havasını yansıtmak daha doğru olacaktır. Sonuçta turistler İstanbul'a geldiklerinde bu filmdeki gibi avrupai bir şehir ve insanlar göremeyeceklerdir. Ayrıca turistlerin yurtdışından bir yere gitmeden önce araştırma yaptıkları ve internet sayesinde bu araştırmayla tanıtım filmindeki verilen şehrin aynı olmadığı görülecektir.